Büyük Atatürk Edirne’mizi üç kez ziyaret etmiş ve her gelişinde önemli hatıralar bırakmıştır. Bu ziyaretler ile ilgili birçok kaynaktan bilgi almak mümkün. Bilhassa da Eğitimci Yazar Ayhan Tunca bu ziyaretleri Yöre dergisinde detaylı bir şekilde hazırlayarak kaleme almıştır.

21 Aralıkta kutlanacak olan bu ziyaretin yıl dönümünde Büyük Önderin son ziyareti ile ilgili bir paylaşımı sizlere sunmak istedim.

Atatürk son defa Edirne'de Üç şerefeli camii'ni ziyarete geliyor.

Cami imamı Fereli Ahmet Efendi kavuğunu çıkarıp eline alıyor. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa'yı öyle karşılıyor.

Gazi imam efendinin elini sıktıktan sonra:"İmam efendi, Müslümanlıkta kavuk çıkarmak var mıdır?" diye soruyorlar.

Bunun üzerine imam,"Müsaade buyurunuz Paşa hazretleri, Müslümanlar Arafat'ta başı açık dururlar, mahşerde de başımız açık duracağız.

Bir de bu dünyada senin karşında başı açık duracağız" diyor.

Gazi teşekkür ediyor.

Caminin ünlü kapısı önünde duruyor.

Kapı üzerindeki kitabeye bakıyor.

Orada yaldızlı yazıların üzerine koyu renkle yazılmış bir ayeti okuyorlar. İmam efendiye manasını soruyor.

Edirne'nin tanınmış kişilerinden tarihçi Arif Dağdeviren:"O yazıları bakar bakmaz okumak herkesin harcı değildir. Atatürk o, zor örnekleri bile kolayca okuyabiliyordu. Camileri gezdiğimiz o gün hayretle gördük" demiştir.

Edirne'nin çok şakacı ve hazır cevaplığı ile ünlü, herkes tarafından çok sevilen bir Rüstem hocası vardı.

Gazi Üç şerefeli camii'ni ziyarete geldiklerinde Rüstem Hoca heyecandan şapkasını çıkarmayı unutuyor.

Etrafındakiler hoca'ya işaret ederek şapkasını hatırlatmaya çalışıyorlar, hoca kırdığı potu anlıyor, nasıl dönüş yapacak.

Hocayı bilenler bekliyorlar.

Sonradan hoca ile alay edecekler,hoca öfke ile biraz da yüksekçe bir sesle: "Hiç işaret edip durmayın.

Ben bu şapkayı paşamın emriyle giydim.

Sizin demenizle çıkaracağım ha..Çıkarmayacağım işte! diyerek etrafındakilere bakıyor.

Rahmetli Gazi de gülüyor."-Sağ ol hoca sağ ol" diye iltifatta bulunuyor.

O sene, 26 Temmuz günü, Edirne'yi altüst eden kasırgada Selimiye camii ile birlikte birçok cami hasar görmüş, birçoğunun minaresi yıkılmıştır. Atatürk Selimiye camii'nde minberle avize arasında durur ve etrafındakilere;"Beyler, hiçbir dine bağlı olmayan kalp istirahattan mahrumdur" diyerek söze başlar;"Bakınız ecdadımız İstanbul'un fethinden tam 125 sene sonra, bu şaheser camiyi İstanbul'da değil de Edirne'de yaptırmış; böylece Edirne'ye mührünü basmış, tapulaşmıştır.

Dâhi Mimar Sinan;"sanat ve din aşkıyla bu eseri bina etmiştir" der ve mihrapla avize arasında durur.

Avize üstünde olan yarım kubbedeki yazıyı okuduktan sonra müftüye "Hocam, bu ayet, tövbe süresinin 18. Ayeti değil mi?" der.

Müftüden "Evet Paşa Hazretleri" cevabını aldıktan sonra tekrar müftüye döner ve "Bana bu ayetin manasını söyleyebilir misiniz?" diye sorar.

Müftü efendi;"Bildiğim kadarıyla bu ayette Allah'ın mescitlerini, camilerini yapan ve imar edenler, Allah'a ve ahiret gününe iman edip, namazlarını kılan, zekâtlarını veren ve ancak Allah'tan korkanlardır, onlar doğru yoldadır" der.

Atatürk "Evet ben de öyle biliyorum," der. Orada bulunan Bayındırlık ve Vakıflar müdürlerine hitaben, başta Selimiye olmak üzere, Edirne'nin hasar gören bütün camilerinin tamiri için gerekli keşfin yapılarak bilânçosunun üç gün içinde kendine verilmesini ister.

Atatürk 25 Aralık 1930 günü Edirne'den ayrılır.

Kısa bir süre sonra ödenekler Edirne'ye gelir ve bununla hasarlı bütün camiler onarılır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.