“Sel gider, kum kalır” derler.
Hafta başında yaşadığımız sel felaketi, Edirne insanının yaşamında derin izler bırakacak türden bir afet oldu.
Bir Ata sözümüz “Bir musibet bin nasihatten evladır” diyor.
Böyle olmasını asla istemezdik. Ancak yine bir Ata sözümüz; “ Başa gelen çekilirmiş” diyor.
Umarım, Halk olarak ve halkı yönetme mevkiinde olanlar da bu son felaketten gerekli dersleri almışlardır.
Biz, burada sorumluluk taşıyan kişi ve makamlara ders verecek değiliz onlardan sadece görev ve sorumluluklarını bilerek işlerini yapmalarını istiyoruz.
Dün sabah Karaağaçta’ki evimden çarşıya gelirken, gözüm her Cuma günü Tunca kenarında kurulan araba parkına kaydı.
Önceki Cuma günleri bir arabalık dahi yer kalmayan Tunca Kıyısında dün ancak 10 tane kadar küçük araç vardı.
Bu da gösteriyor ki; Bulgar ve Yunan komşularımız, görmeye alıştığımız şekilde Cuma Pazarı’na gelmemişlerdi.
Bulgaristan’a sıkça giden bir arkadaşımızın dediğine göre; Bulgaristan tarafında halkın Edirne’ye gelmemesi için şehir hoparlöründen anons yapılıyormuş. Anonslarda ; “Edirne’de büyük sel felaketinin yaşandığı ve Edirne’ye gitmenin riskli olduğu ifade ediliyormuş.”
Edirne merkez ve çevre köylerinde bir sel felaketinin yaşandığı doğrudur. Ancak Edirne merkezde yeni yerleşim birimi dışında günlük hayatı aksatacak bir olumsuzluk yaşanmamıştır.
Çok şükür, kapalı çarşılarımız ve merkezdeki dükkanlar ve alışveriş merkezleri faaliyetlerini gayet normal olarak sürdürmektedirler.
Cuma Pazarı’mızda, yine eskisi gibi her türden alışveriş için tezgahlar kurmuş ve müşterilerini bekler haldeydiler.
Edirne’mizin Gönüllü Turizm Elçisi Tarihi Ciğerci Bahri Bey’ de kendisi ile röportaj yapan ajans muhabirine yaptığı açıklamada; bizim ortaya koyduğumuz görüşleri paylaşmış ve yerli-yabancı tüm insanlarımızı Edirne’ye alışverişe ve tava ciğer yemeye davet etmiştir.
Sağlık ve dostluk dolu güzel günler yaşamayı diliyorum.
