Güneş, sırtımızı yakmaya başlayınca sığınaklarımız balkonlardır. Onlar evin doğaya açılan pencereleri gibidir.
Baktım…
Ağaçların yapraklarını kıpırdatan, dallarını sallayan bir rüzgar mayısı hazirana taşıyordu. Ortalık mayıs yeşili bir görüntüde . Tam bir” Bak yeşil yeşil …” Şarkısını söylemenin zamanı. Bu yıl nedense baharı, bahar aylarında , bahar gibi yaşayamadık. Yağmurlar ve siyah bulutlarla zaman zaman delişmence esen rüzgarlar buna olanak vermedi. Gerçi sıcaklar başlayınca da serinliği arayacaktık.
İnsanın kolayı bulunmaz derler ya, abartma olsa bile gerçek yanları var bu söylemin. Aslında baharlara kimsenin bir dediğini duymadım hiç.
Bir de seçim öncesi rüzgarlar… Bilmem kaç parti çağırıp bağırıyor. Bunların içinde barajı aşamayacaklarını bilen bunun dışında tek kişiden oluşan partiler de var. Her gün şarkılarla, sonuna değin açılmış seslendiricilerle bangır, bangır. Ancak hemen belirtmeliyim. Son günlerde bu cayırtı azalmış hatta kesilmiş gibi. Sonra her parti başkanının mitingleri… Günde üç dört yere git bağır çağır… Sonunda ne olur? Sesleri kısılmaz mı? Sanırım yakındır.
Bu kalabalıklara da aldanmamak gerek. Çoğu taşıma. Belki işin içinde minik armağanlar da var. Meydanları simge bayraklarla donatma, önceleri yarış konumundaydı. Bu yıl sanki daha az gibi.
Bence çoğunluk kararını çoktan verdi. Kararsızların var olduğuna ve seçim sonuçlarını onların belirleyeceğine pek inanmıyorum.
Gazeteler sonuçları öncekileri ve olacak olan seçimin sonuçlarını veriyor, bildiğince .Cumhuriyet’te bugün Edirne vardı.Meraklılar okumuştur, ya da okumalıdır.
Kararsızlar neyse de kararlıları da görüyoruz. İstifalar, belgeler, kasketler,rüşvetler, inanç sömürüsü, cinsel şantajlar… Gündemin hoş olmayan propaganda araçları. Bu arada hiç doğru olmayan ve bölünmeye yol açabilecek yaklaşımlar da mevcut. Irkçılık, bölünmeye çanak tutma, din kardeşliğine… soyunma, tarikatlara göz yumma… say say bitmez çarpıklıklar. Evimiz üniversiteye yakın. Genç kız öğrencileri gidip gelirken görüyoruz. Bir kısmı oldukça dekolte, az da olsa bir bölümü de tesettürde. Bu iki simge ve uç çelişki, sanırım başka alanlarda da boy göstermekte, laikliğe rağmen.
Neyse yirmi dört haziranda her şey belli olacak. Seçimlerde halk maddi ve manevi dolduruşa gelmese sonuçlar daha sağlıklı olabilir. Cumhuriyetin geleceği uçurumun kenarında olmaz. Sağlığında annem derdi ki: “Aç gözünü, uyandır kaşını…”
Yani dolduruşa gelmeyin anlamına geliyor olmalı bu özgün deyiş.
Biz ne desek , ne yazsak elbette boş. Halk bildiğini okur.İmam da öyle yaparmış…
En iyisi bir şiir yine:
-------------------------------------------
SEVDALI PATİKA
Ihlamur kokulu
Ve Istıranca’lı sevdamın
Gövermiş meşeleri
Antika gülüşlerin
Yine yufka yufka
Vişne açarken yüreğim
Üzümsüz bağ kütükleri
Ötmeyen , küs sarıasma
İlk sararan zerdalinin
Kekremsi duruşu
Çarşı ekmeği kokusuna
Saklanan çocuk
Sobe çocukluğum sobe, sobe
İşte ebesin yine
Sokak lambaları yandı
“Evli evine, köylü köyüne…”
Bir sevdalı patika yolum
Trakya’lı ayak izim
N. Tezcan