Bugün ilköğretim okulu öğrencileri ders başı yapıyor. Sabah uykulu gözlerle okul yolunu tutan  minik yavruları görmek ister istemez insana  çocukluk yıllarını hatırlatıyor.

İlkokul yıllarım  Demokrat Partinin son yıllarında geçti. Bugünkü gibi değil gerçekten öğrenimin zorlukla yapıldığı o yıllar.

Bir sırada üç öğrenci oturuyorduk. Okullarımızın tavanı yağmur yağdığında akıyordu. Bunun giderilmesi öğretmenimize düşüyordu.

Nur içinde yatsın tek öğretmenimiz Köy Enstitüsü mezunu Şaban Patır hocamızdı.

O dönemin özellikle Köy Enstitüsü mezunu olan öğretmenler farklı  eğitim aşağı kişilerdi.

Kendilerini halka ve öğrencilerine adayan eğitimcilerdi.

Okulun her ihtiyacı ile ilgilenirlerdi.

Öğrenciler onların  evlatları gibiydi, Öğrencilerin bir sorunu olsa başları ağarsa öğrenciler onlara koşardı . O yıllarda okul bahçelerimizi kazıp fidan ve çiçek ekerdik, bahçeler park gibiydi:

Şimdi kaç okulumuzda böyle bir düzen intizam  var. Günümüzde okuma  koşullar iyileşti. Fakat eğitim kalitesinin iyi olduğunu kim iddia edebilir.

Ülkemizin bu konuda geri kalmış ülkeler seviyesine inmesi en çok ülkeyi muasır medeniyetler düzeyine çıkmayı amaçlayan ,fakat ömrü yetmeyen Mustafa Kemal Atatürk’ün kemiklerini sızlatmaktadır.

O kara önlüklerle evimizden yakacak götürerek ısındığımız, okulların tek öğretmenli olduğu, tahta çantalarla bazılarımızın keselerle okula gittiğimiz günlerdeki okul başarıları bugünkünden kat kat üstündü.

Bugüne kadar eğitimin başarısı için  en çok çaba harcayan o dönemin öğretmenleridir.

Yine böyle eğitim öğretim yılı başlangıcında o günler gözümün önünden bir sinema şeridi gibi geçti.

Keşke o günler geri gelse diye düşündüm

-------------------------

DEVLET VE ÖZEL EĞİTİM  DERKEN SONUÇ BU

Ekonomik durumu iyi olanlar çocuklarını özel okullara veriyor. Orada öğrencilerin  okuma imkanları daha uygun eğitim kadroları geniş.Modern imkanlardan yararlanıyorlar.

Peki bu imkanı olmayan aileler ne yapsın.? Köşe bucak çocuğunu kaydedebileceği bir okul arıyor.

Çocuklar, ailelerin istemediği  okullara yönlendirilmek isteniyor.

İmkanı bulunmayan aileler zorunlu olarak çocuklarını istemedikleri  okullara göndermek zorunda kalıyor.

Devlet okulları imkânları özel okullara oranla çok kısıtlı.

Eğitim sisteminin sık sık değişmesinin en büyük zararını gelecek nesillerimiz  çekecek.

Onların üzerinden siyasi hesaplar yapılmamalıydı.

Bizler göçüp gideceğiz. Gelecekte ülkeyi yönetme sorumluluğunu onlar üstlenecek.

Biz kendilerine bu konuda yeterli imkan tanımadığımıza göre acaba o zaman bizim hakkımızda neler düşünecekler?

Eğitimimiz böyle bir girdapta. Parası olan iyi okullarda okuyor ve işini buluyor.

Bu imkânı olmayan öğrenciler ne kader zeki olursa olsun devlet okullarının kısıtlı imkanlarıyla bu eğitim yarışına katılıyor.

İşte böyle, şartların eşit olmadığı bir ortamda  çocuklarımız 2019-2020 eğitim öğretim yılına başladı. Temennimiz o ki, yavrularımız tüm bu engellere, imkansızlıklara rağmen okullarında başarılı olsunlar.

Bu duygularla tüm öğrencilerimize  başarılı bir eğitim dönemi diliyorum.

Bu arada güç koşullarda görev yapan  öğretmenlerimize de her koşullarda olunsa da gençleri yetiştirmek onların muasır medeniyet düzeyine ulaşımına katkı  yapmalarını sağlamak asli görevleri olduğunu hatırlatır, öğretmenlerimize de başarı dileklerimi sunarı.   

YEDİ EMİN PARKLARI

Bir bölgenin ekonomik yapısını belirlemek için icra müdürlüklerindeki ve mahalle muhtarlarındaki borç bildirimlerinin yanında borç nedeniyle alıkonulan araç parklarına yedi emin yerlerine bakmak yeterli.

Edirne’de benim tespit edebildiğim üç tane ağzına kadar otomobil, iş makineleri, kamyon, otobüs, motosikletle dolu yedi emin  parkı var.

Bu park yerlerinde araçları konacak yer kalmamış. Bu ekonominin iyi yolda olmadığını göstergesi değil midir?

Bir insan otomobilini, iş makinesini kısaca ekmek kazandığı kendi malı olan bir aracı neden satmak zorunda kalıyor?

Ya ödeyemeyeceği kadar borcun altına giriyor, ya da bir işinde beklediği kârı elde edemeyip  zarara uğradığı için aracını satmak zorunda kalıyor.

Bunlara bir de gayri menkulleri eklediğinizde korkunç boyutta olduğunu görüyorsunuz.

Diğer taraftan şehir merkezinde potla dağıtımı yapan PTT elemanları mektup dağıtma yerine  genellikle borçlardan oluşan tebliğ zarfları dağıtıyor.

Tebliğ edecekleri kişiler evlerinde olmadığı zaman  bu zarfları mahalle muhtarlıklarına teslim ediyor. Muhtarlıkları gittiğinizde  yüzlerce zarfın olduğundu görürsünüz.

Bunlar daha ziyade borç ödenmesi gereken veya icra tebliği olan zarflardır. Bu da ekonominin belirtildiği gibi iyi olmadığının göstergesi değil midir?

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------

FIKRA                                                                                                                                                                             

AYNISI EVDE DE VARMIŞ

 Temel, ayağında biri siyah diğeri beyaz  çorabı ile  kahveye gelir. Bu durumu gören arkadaşları sorar

-“ Temel  bu nasıl çorap biri siyah biri beyaz”

 Temel gayet rahat cevap verir:

-“ İnanmazsınız arkadaşlar evde bu  çoraplardan bir çift daha var

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------       

 UÇSA DA YÜRÜSE DE KEÇİ

İki avcı dağlık bir bölgede ava çıkarlar. Bu avcılardan biri çok inatçıymış hani bir tabir vardır dediğim dedik cinsindenmiş

Bu iki avcı arkadaş ava çıktığından bir süre sonra dağın yamacında bir karaltı görürler. Avcılardan biri o karaltının keçi olduğunu savunur. Diğeri ise onun kartal olduğunu, keçinin oraya ulaşmasının mümkün olamayacağını iddia eder. Kartaldı-keçiydi diye iddiaya giren avcılar sonunda bir silah atarsak ne olduğu anlaşılır diye kararlaştırırlar.

Silah sesini duyan kartal oradan uçar. Böylece görünen karaltının kartal olduğunu savunan avcı haklı çıkar.

Kendi söylediğinde ısrarcı olan arkadaşı bunu kabullenmez ve o karaltı bence uçsa da keçidir yürüse de keçi diyerek inatçılığını sürdürür. 

BUNLARI BİLİYOR HUSUNUZ?

İLK HARİTAYI KAŞGARLI MAHMUT ÇİZDİ

Tarihimizde ilk harita Kaşgarlı Mahmut tarafından yapıldı.

Bu ilk Türk haritası Kaşgarlı Mahmut’un 1072 yılında yazdığı Divan-ü Lügat-ı Türk'ün

Metnindedir. Türk boylarının oturduğu yerlerle çevresindeki yabancı yer ve toplulukları göstermekteydi.

Haritanın ortasında ise Karahanlılar'ın ilk başkenti olan Babasagun vardı.

----------------------------------------------------------------------------------

A BAKAYI NE OLACAK

Rahmetli Aziz Nesin’in” A Bakayı Ne olacak adında bir hikayesi vardır. Mecazi manada çok anlamı ifade ediyor günümüzde de önemini koruduğu için  satırlarıma tekrar getirdim. Hikâye şöyle:

Bir bayan  toplu taşıma araçlarında seyahat ediyor. Oturacak yer bulamadığı için ayakta yolculuk yapıyor. Bu arada sırnaşık bir adam kadını taciz etmektedir.

 Kadın bu arada eşine telefon ederek birinin kendine sarkıntılık yaptığını söyler. Adam eşine” A bakayı ne olacak” diye cevap verir.

Kadın evinin yakınındaki durakta otobüsten iner. Bir baksın ki kendisine sarkıntılık yapan adam arkasından geliyor.

Yine eşine telefon ederek  kendini taciz eden adamın yanında olduğunu duyurur.

Adamın cevabı yine “ A bakayı ne olacak” olur.

 Kadın evine gelir kapısını açmak üzereyken bir bakar adam yanı başında.

Telaşla kocasını arar ve kendine sarkıntılık yapan adamın evin kapısında olduğunu duyurur adamın cevabı yine aynı olur.

Kadın evden içeri girer yatak odasına girip soyunacak arkasına bakar ki adam yanı başında   bunun üzerine telaşla yine eşini arayıp  peşinden gelen adamın yatak odasına geldiğini duyurur.

Eşi yine” A bakayı ne olacak yanıtını verir. Aziz Nesin’in A bakayı ne olacak hikayesini bugünümüze uyarladığımızda ne ifade ediyor. Onun yorumunu okuyucularımıza bırakıyorum. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.