Der bir atasözümüz.

Gerçekten de o sıcak ve güneşli yaz günlerini artık geride bırakıyoruz.

Şu sıralar yağacak bir yağmur her şeyi değiştiriverecek bir anda.

Aslında bir atasözümüz tutmadı bu yıl.

“Ağustos ayının yarısı yaz, yarısı kıştır” derlerdi.

Hatta15 Ağustos ile 10 Eylül arasında görülen sıcaklar Temmuz ve Ağustos başı sıcaklarını bile geçti.

Şu anda derece düştü ve bilhassa gece sıcaklığında önemli düşüler görülmeye başlandı.

Zaten ağaçların yapraklarında başlayan sararmalar ve dökülmeler azda olsa devam ediyor. .

Birkaç gün sonra kırağı ve çiğlerde düşmeye başlayınca ağaçlar tamamen yapraklarını dökmüş olacaklar ve Sonbaharın o hüzünlü havasını iyice hissetmeye başlayacağız.

Aslında her mevsimin güzel yönleri vardır.

Ayni her yaşın güzellikleri olduğu gibi.

Zaten doğada var olan canlıların yaşam süreci değil mi mevsimlerde gözlediğimiz değişimler.

İlkbaharda yeşeren ağaçlar, yaz boyunca yaşamını en güzel ve verimli bir şekilde tamamladıktan sonra sonbahar ile birlikte dökülüp yok oluyorlar.

İnsan yaşamı da böyle değil mi?

Çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık süreçleri ayni mevsimlerin değişimi gibi değil mi?

Hüzün ve kasvettir aslında Sonbahar.

Sararma ve solma anlamı taşıdığı için ürpertir insanı.

Sanki bir yok oluşun başlangıcı gibi gelir insana.

Ama dediğim gibi yaşamın her safhasını en iyi şekilde değerlendirerek sürdürebiliyorsak, en güzel beğendiğimiz ve zevk aldığımız zaman dilimi haline gelebilir bir anda.

Önemli olan da bu değil mi zaten.

Göz açıp kapayınca bitecek olan bir kısa hayatın en iyi ve en verimli bir şekilde sürmesi için yapmamız gerekenlerden çok, en kötü ve sıkıntılı geçmesi için çaba sarf etmeyi bırakmadığımız sürece yaşamdan zevk almakta mümkün olmayacaktır maalesef.

Yüce yaradan tüm dünyayı ve dünyada var ettiği her şeyi bizler için yaratmış ve emrimize sunmuştur.

Neyi paylaşamadığımız, neyin mücadelesini verdiğimizi bilmeden sürdürdüğümüz hırs ve bencillik dolu yaşamın hayatımızda meydana getirdiği erozyonu telafi etmenin zorluğunu da biliyoruz aslında.

“Te geldik, te gidiyoruz, şen olsun Halep şehri” demiyor muyuz hep.

Nerde en sevdiğiniz varlıklar olan Anne, Baba, Kardeş ve arkadaşlarınız?

Aslında, insan yaşamının her safhasını insan gibi yaşayarak geçirmek gerektiğini bilmemize rağmen içimizde var olan hırs, kin nefret, bencillik duygularına yenilmekten kurtulamayız çok zaman.

Ama unuttuğumuz bir şey var hep.

Günler su gibi geçiyor ve mevsimler değişiyor.

İlkbahar yıllarımı unuttum bile, yazı biraz hatırlıyorum, ama şu anda Sonbahardan Kışa giriş sürecinde olduğum için zaman çok kıymetli ve unutmamaya ve zevk aldığım şekilde yaşamaya çalışıyorum.

Torunumun çocuklarını görmeyi nasip etti bana yüce yaradan.

İlkbahar yıllarımda geçmiyor diye serzenişte bulunduğum günlerin, şu anda çabuk geçmesinden ve tükenmesinden şikâyet ediyorum.

Vızır vızır geçiyor zaman.

Geçmesin istediğim için olsa gerek.

Çünkü her geçen zaman sona yaklaşım oluyor da ondan tabiî ki.

Mevsimler de böyle işte.

Yağmurlar başlıyacak, belli bir süre sonra yerini kar yağışına bırakacak ve kış mevsimi ile tabiat bambaşka bir şekle bürünecek.

Tek dileğim tüm insanların Kış ayları bile İlkbahar güzelliğinde ve mutluluğunda geçsin..

Bu gün ne yazdığımı ve nasıl yazdığımı da çok fazla incelemeden duygularımın yönlendirdiği ve kendiliğinden çıkan konu başlıklarını sizlerle paylaşmaya çalıştım.

Bazen böyle oluyor insan işte….

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.