Edirne’de yazar çizer insanlar var.”Sanatçılar” desek daha doğru olur diye düşünüyorum.

Ancak ve nedense birbirimizi tanımıyoruz, genelde.

Şiir günlerine,

Yerel tarih grubunun konferanslarına,

Sergiler ve diğer etkinliklere ,

Ve kitap fuarına rağmen, birbirimizden haberimiz yok. Kapalı kutularda arı gibiyiz başka deyişle.

Yakınımızda olanları küçümsemek mi , desem,

Kendini beğenmişlik mi desem,? Utangaçlık mı desem?, Yoksa ego mu? Doğrusu bilemiyorum.

Ressamlarımız, şairlerimiz, bir türlü bir araya gelemiyor, nedense.

Profesyonel ya da amatör ; ama sanatla uğraşanların oldukça kabarık gibi geliyor bana. Bu açıdan bakınca:

Kitap fuarında adını hiç duymadığım ancak yapıtları olan bir dostla aynı standı paylaştık dolayısıyla tanıştık.;

 “BEYAZ ANILAR” yapıtının yazarı Nurşen ÜÇKAN’la.

Sanırım o da adımı hiç duymamış.

Nurşen Hanım özbeöz Edirneli. Yani içimizden biri ve kitabının adından da anlaşılacağı gibi uzun yıllarını verdiği bir hemşire. Yani kız kardeşimiz . Çünkü hemşirenin anlamı “kız kardeş”miş. Ve topladığı anılarından güzel bir yapıt üretmiş.

Kitabın adı yukarıda da belirttiğim gibi “Beyaz Anılar” Bu adın altında daha küçük harflerle “İlk şaplaktan ölüme kadar” notunu koymuş. İç kapakta da “Adımız çıkmış dokuza, inmez sekize.” Notu var. Bu nedenle bu işte çalışanların l

Yaşamında yer alan olayları yazarken laf ebeliği de yapmamıış. Az, ama öz ve derin bir anlatım. Okurken kesinlikle sıkılmazsınız.

Sıkıldığı, üzüldüğü mutluluk duyduğu olayları çok iyi seçmiş ve değerlendirmiş. Sanırım ülkemizde belki de bir ilk.

Ve en güzeli de her olayın bitiminde bir “Kıssadan Hisse”ye yer vermiş.

Duygu yüklü ve heyecan yaratan bir yapıt bence. Meslekle uzaktan yakından hiç ilgim olmadığı halde severek ve heyecanlanarak en hızlı okuduğum yapıtlardan biri olduğunu söyleyebilirim.

Bu yapıtla tanıştığım ve okuma fırsatı bulduğum için kendimi şanslı olarak düşünüyorum.

Yazarımızın yakındığı söylemler ve yakıştırmalardan sıkıldığını da görüyorum. Yakıştırmalar hoş değil elbet. Ancak bunlar artık gerilerde kaldı. Ne yazık ki her melse için üretilen ve aslı astarı olmayan dedikoduları üretmeyi seven bir toplumuz. Anlamadan dinlemeden, işin iç yüzünü bilmeden bu tür olumsuzluklara kulak asmamak gerekir diyorum.Bazı insanlarımız bu konuda çok meraklı.Yine de söyleyen söylediği söylesin. “Ağzı olan konuşuyor” derler ya. Öyle bakmalı bence.

Yapıtı okuduktan sonra mesleğe bakış açım değiti.

Zamanla bunların kaybolup gittiğine ve yok olacağına inanıyorum.

Özetle:

Hemşirelik artık aranan ve saygın bir meslek olmuştur. Hasta ile uğraşmak sağaltmasını severek yapmak her babayiğidin işi değildir

Bence işinize bakın…

İşimize bakalım… hemşirelerimizi kıskanmayalım.

Çünkü bu melsem saygın ve kutsal bir meslektir.

Nurşen kardeşimin eline, diline ve kalemine sağlık, diyorum içtenlikle…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.