Toplum olarak doğru kabul ettiğimiz ve onun karşısında yanlış dediğimiz görüşler arasında bocalıyoruz. Bardağın her zaman boş tarafına bakıyoruz, dolu yanını göz ardı ediyoruz.

Tıpkı siyah ile beyaz gibi iki renge bağlanıp kalmışız. Bunların arasında ara renklerin olabileceğini,bizim doğru kabul ettiğimiz görüşlerin bir kısmının yanlış olabileceğini bir türlü kabullenemiyoruz.

Bizim doğrumuz karşısında olan her şeyin yanlış olduğu görüşü toplumun büyük bölümüne hakim olması ayrı bir sorun.

Bu görüşü özellikle siyasilerimiz tek yanlı, karşısındakileri suçlayıcı söylemleriyle daha da yaygınlaştırıyorlar.

Siyasilerin hiç biri konuşmalarında “yoğurdum ekşi” demiyor. Herkes kendi görüşünün en doğru görüş olduğunda Israr edince doğru fikirlere ulaşmak daha da zorlaşıyor.

Bugüne kadar doğru, gerçek bilgiler bugüne kadar birçok bilginin tartışılması sonucu ortaya çıkmıştır.

Demokrasimizin de en büyük eksikliği, siyasilerin karşı fikirleri konuşmalarında yok saymasından kaynaklanıyor.

Parlamentodaki konuşmaları izlediğinizde buna tanık oluyorsunuz. Parlamenterlerin önerdiği aslında doğru olan önerileri sırf karşı siyasi görüşten geldiği için yok kabul etmeleri doğru mu?.Bu arada mahalli idare yönetimlerinde de durum bundan farklı değil.

Tüm halkın yararlanacağı, hizmetler önerildiğinde kendi görüşlerine karşı olandan geldiği için kabul görmüyor.

Bu sakat anlayış sürdüğü müddetçe ülkemizde demokratik anlayışın sağlıklı olarak uygulanmasını beklemek hayalcilik olur.

Ne yazık ki, bu sekter,tek yanlı anlayışı geçirdiğimiz birçok badirelere rağmen üzerimizden atamadık. Sonunda bunu ceremesini yine halkımız çekiyor.

--------------------

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ.?

ESKİDEN PAZAR DEĞİL, CUMA GÜNLERİ TATİLDİ

Osmanlı İmparatorluğunda, Tanzimat’a kadar hafta sonundaki dinlenme tarihinin belirli bir günü yoktu.

Müslümanlar Medine kentinde diledikleri şekilde ibadet etme hakkını kazanınca ilk kez bir Cuma günü topluca ibadet ettiler.

Hazreti Muhammed’in Medine’ye göç edip ilk Cuma namazını kıldığı yere bir mescit yaptırıldı. Adını da Cuma günü kılınan namazın anısına uygun olarak Mescid-ül Cuma denmişti.

Cumanın Osmanlı Türklerince tatil günü olarak seçilmesi 1839 yılındadır.Cumhuriyet yönetimi 1935 yılında çıkardığı bir yasayla Pazar gününü tatil günü sayarak batı ülkeleri örnek alındı.

-------------------

ÖZLÜ SÖZ

Yüksek tepelerde hem yılana hem de kuşa rastlarsınız.

Oralardan biri sürünerek diğeri ise uçarak yükselmiştir.

Cenab Şahabeddin.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.