Edirne’nin özellikle Bostan Pazarı ve Ayşekadın semtlerinde görülen yolların iki yanındaki apartmanlar arasında mesafeler dört beş metreyi aşmıyor.
Balkona çıkıp yolun karşısındaki komşunuzla rahatlıkla konuşabilirsiniz. Bu dar yolları bir aracın park etmesi durumunda yanından insanlar dahi zor geçecek durumda.
Sokakları daraltan bu yapılar eskiden yapılan binalar değil betonarme yeni yapılar.
İnsanın bu sokakları gördükçe ruhu sıkılıyor.Burada ikamet edenlerin huzurlu ve mutlu olmaları mümkün müdür .Bu binaların kibrit kutusu gibi iç içe yapılmasına nasıl izin verilmiş.
Kaleiçi’ndeki düzenli yapılaşmayı gördükçe Edirne’deki bu çirkin görüntüler kimseyi rahatsız etmiyor mu?
Buralarda ikamet eden ailelerin ömrü geçiyor. Evlerinde balkonuna dahi çıkamayacak durumda olan bu binalar kimsenin dikkatini çekmiyor mu?
Her zaman Edirne ile övünenler kentimize gelen turistler bu ara sokakları görmek istese Edirne’yi yönetenler hakkında ne düşünür?
Bugüne kadar yapılanların yıkılması mümkün değil diyelim.
Hiç olmazsa bundan sonra bu plansız yapılaşmaya izin verilmemeli. Bu çirkin görüntülerle Edirne’ye en büyük kötülük yapılıyor.
Buraları nereleridir diye merak edenler varsa Ayşekadın çevresindeki ve Bostan pazarı ve Abdurrahman mahallesi sokaklarını gezip görsünler.
MAHALLİ İDARELERDE GÖRV ALACAKLAR SORGULANMALI
Odalarda, mahalli idarelerde ve muhtarlıklarda meclis üyeliklerinde görev talebinde olanlar halkımız tarafından iyi bir sınava tabi tutulmalı.
Bu makamlarda görev alacakların yapacakları hizmetlere yönelik projeleri olup olmadığı irdelenmeli .
Bu projeler halka detaylı şekilde anlatılmalı.
Öyle” yapacağım- edeceğim” gibi sözlere itibar edilmemeli.
Adaylar yapacakları işler konusunda donanımlı mı onlar sorgulanmalı.
Görev talip olanlar yapacakları işler konusunda dokümanlardı halkın anlayacağı şekilde izah etmeli .
Öyle yuvarlak sözlerle hamasi nutuklarla görev talebi son bulmalı.
Halkımız, bu mahalli seçimlerin ve bu seçimle birlikte görev alacak muhtarların, meclis üyelerinin bundan sonraki seçimde olup olmayacaklarını dikkate almalı..Belki daha sonraki seçimler hiç yapılmayacak. Onun için seçimle gelecek olanlar bu makamları savunacak, yapılacak değişikliğe göğüs gerecek nitelikle ve donanımlı olmalı.
Bu vasıfları olmayan kişilerle meclis kadroları doldurulursa. Bunun vebali onları seçme konumunda olanların olacaktır. Bu arada , daha önce yaptığı göreve tekrar talip olanların görevlerinde ne derece başarılı olduğu araştırılıp o göreve gelmesinin ne derece doğru olacağı sorgulanmalı.
Halkımız bu seçimlerin parlamenter sistemde belki de son meclis seçimi olabileceğini dikkate almalı.
Bu işin farkına varmayanlar , işlerin eskisi gibi devam edeceğini savunanlar, sadece koltuklarda oturup suya sabuna dokunmayanlar lütfen bu işe soyunmasınlar o makamları işgal etmesinler.
Halkımız seçilecek olan kişilere tüm bunları sormalı.
O makamları taşıyamayacak durumda olanları görev almamaları konusunda uyarmalı
İş işten geçmeden önlem almak görevi en çok halkımıza düşüyor.
Zira o görevlere layık olmadığı halde bazı etkili kişileri devreye sokup seçilme kapısını aralamak isteyenler bu seçimde evlerinde oturup gelişmeleri izlesinler.
O işlerde donanımlı olan kişilerin görev almasına da engel olmasınlar.
Kısaca halkımız, parti bağlarını bir kenara bırakıp seçilecek kişileri enine boyuna irdeleyip bu yükü kaldıracak, vazifesini layığı ile yapacak olanların seçilmesi için üzerine düşen görevi yapmalı.
Yoksa son pişmanlık çare olmaz.
-----------------------------------------------------------------------------------------
FIKRA
İŞİN SIRRI
At almak için bir ahıra giren hırsız yakalanır.
At sahibi at hırsızına merakla sorar:
“ at hırsızlığın sırrını bana öğretirsen , seni serbest bırakacağım”der.
Hırsız bu teklifi kabul eder.
At sahibinin gözü önünde atın yularını çözer, gemini vurur.
At Atın üstüne binip oradan uzaklaşırken at sahibine bağırır:
“ Öğrendin mi at hırsızlığın sırrı böyle” der:
-------------------------------------------------------------------------------------------
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
İLK YARI AÇIK CEZAEVİ İMRALI’DA KURULDU
Tarihimizde ilk yarı açık cezaevi Marmara denizinde, İmralı adasında 1935 yılında kurulmuştu. Bu cezaevi bin tutukluyu barındıracak kapasitedeydi.
Türkiye’de kapılı cezaevinde iyi davranışları görülen tutuklular, bu yarı açık cezaevinde çalışır, zanaat sahibi olurlardı.
Adada her çeşit tarım işleri, meyvecilik, zeytincilik, hayvancılık yapılırdı.
Tutulan balıkların, yetiştirilen sebzelerin daha iyi değerlendirilmesi amacıyla bir konserve fabrikası kurulmuş, bunun yanında bir de sabun fabrikasıyla, deniz motoru yapan bir tersane açılmıştı.
İmralı Cezaevi ürünlerini tanıtmak amacıyla 1947 yılında Mısır Çarşısı’nda iki mağaza açılmıştı.
------------------------------
BIRAKTIĞIN GİBİ
Adamın biri bir yıl sürecek geziye çıkıyordu.En güvendiği arkadaşına
-“ karımı sana emanet ediyorum, ona iyi bak zira hamiledir”
Arkadaşı:
-“ huzur içinde seyahate gidebilirsin” diye teselli etti.” Size söz veriyorum dönüşünde karını bıraktığın gibi bulacaksın”
Adam bir yıl sonra seyahat dönüşünde karısı yine hamileydi.
