Ülkemizin gündeminde önemli konular olduğu zaman bakıyoruz yöresel sorunlar ikinci planda kalıyor. Herkes ülke olaylarına kilitleniyor. Bu durumda akıyoruz günlerce bölge meselelerini gündeme alan yok. Bu konularda seslerini çıkarması gerekenler böyle zamanlarda seslerini çıkaramıyor .
Edirne Ziraat Odası Meclis Başkanı Erdal Akgün ile yaptığım söyleşide. Akgün. bazı ilginç bir konuları gündeme getirdi.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakibabanın Sofya’da yaptığı hayvancılık konusunu eleştirdi ve bu tür toplantıların, hayvancılığın merkezi sayılan Trakya’nın bir ilinde yapılması gerektiğini belirterek. “Bakan bu toplantılarla bölgede hayvancılığı bitirmek istiyor.
Orada neler konuşuldu neler gündeme geldi bilemem . Bir ülkenin en önemli sorununun komşu ülke başkentinde gündeme getirilmesi ne anlama geliyor.” dedi. Bu toplantıda neler gündeme geldi Onu ancak bu toplantıya katılanlar tahlil edebilir.
Tarım kuruluşlarımızdan bu toplantı ile ilgili bir açıklama da duymadık. Sağ olsun Erdal Akgün konuyu gündeme getirdi. Akgün aslında bu konuya daha da açıklık getirip nedenlerini de açıklaması gerekirdi.
Bakan bu toplantıyı neden orada yaptı? Bölgemizde hayvancılığına neden darbe vurulmak isteniyor. Bunlar kamuoyuna açıklanmalı. Şurası bir gerçek ki hayvancılığımızın geleceği hiç de parlak değil.
Hükümetin bir yanda ithal et uygulaması diğer yanda canlı hayvan ithali ile bölge hayvancılığına darbe vuruyor.
Bakanın dediği gibi buzağı ölümlerinin önüne geçerek hayvancılığın gelişmesi nasıl sağlanabilir.
Aslında ülkemizde bakanların o işin mutfağında yetişen kadrolardan oluşması gerekir. Tarım Bakanlığında bugüne kadar uygulanan tutarsız politikalar bu kadroların yeterli olmadığını gösteriyor.
Trakya açısından hayvancılık çiftçilerimizin can suyu ancak onunla ayakta kalabiliyorlar. Tarım politikasının ihmal edilmesi ile çareye evlerinde birkaç hayvan besleyip onun geliri ile yaşamlarını sürdürüyor.
Köylülerimizin bu kaynağı da yok edildiği zaman tarım kesiminde kopuşlar daha da artacaktır. Bu durum bölge insanımıza yapacağı zararın ötesinde ülke ekonomisine de zarar verecektir.
Şap hastalığından ari bölge olan Trakya, ülkemizin en büyük hayvan pazarıdır. Bu göz ardı edilmemeli. Kısaca ülke sorunlarının zirvede olduğu zamanlarda dahi bölge sorunlarımız gündemden düşmemeli. Cambaza bak oyununa gelinmemeli.
KÖYLÜLERE BİR DOKUN BİN AH İŞİT
Köylülerimizin kışlık ürünü ekim sezonunda mazota ve diğer girdi fiyatlarına zam yapılması çiftçilerimizi kara kara düşündürüyor.
Zorlukla ayakta duran küçük çiftçiler bu zamlar karşısında tarlasını ekememe korkusunu yaşıyor.
Bu konuyu köylerimizde devleti temsil eden muhtarlarımızla görüştüm. Muhtarlarımız, ürettikleri ürünün geliri ile yaptıkları masrafı kalem kalem hesaplıyor. Arada dağlar kadar fark olduğunu görüyor. Devletin bu politikasının devam etmesi halinde halkın çiftçilikten soğuyacağını, tarlaların boş kalacağını veya satılacağından endişe ediyorlar. Bölgenin beşeri yapısının değişmesi tarlaların el değişmesi bölgemizde huzurun kaçmasına da neden olabilir.
Ülkenin en huzurlu ve mutlu insanların yaşadığı Trakya’da huzur kalmaz bölge kozmopolit bir yapıya bürünür.
Bu durumda olan illerin ne durumda oldukları belli.Bölgemizin ekonomik bakımdan kötüye gitmesini önlemek ancak ilimizdeki tüm kurumların el ele vermesi, özellikle tarım sorunlarına sahip çıkılması, güç durumda olan küçük üreticilere destek verilmesiyle önlenebilir.
Öyle laf üreterek, karşıdan bakarak, hatta olanlara destek vererek bölge sorunları çözümlenmez.
Trakya halkının bölgenin sorunlarının çözümünde kenetlenmesi, gereksiz tartışmaları bir kenara koyması gerekir. Yoksa buna göz yumanlar” neme lazım” diyenler de bu enkazın altında kalacaktır.
****************************************************************************************
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?
İLK MİNDER GÜREŞİMİZ 1900 YILINDA YAPILDI
Türkiye’de ilk minder güreşi 1900 yılında yapıldı. Yurdumuzda bilinmeyen bu güreş türü Amerika ve Avrupa’ya giden Koca Yusuf, Kurtdereli Mehmet, adalı Halil, Filiz Nurullah, ilk dünya güreş şampiyonumuz Kara Ahmet gibi güreşçiler aracılığıyla türkiye7ye girmiş ve yayılmıştı.
Gerçek anlamda minder güreşi1903 yılında Beşiktaş Jimnastik kulübünde uygulanmış ve Mazhar Kazancı, Ahmet Fetgeri Aşeni gibi genç Türk güreşçileri bir değer olarak ortaya çıkmışlardı.