Son bir ay zarfında TBMM iki olağanüstü toplantıya çağırıldı. Vekillerimiz tatillerine ara verip bu toplantıya katılma zahmetini gösterdi.
Bakıyoruz iki toplantıda da vekiller adeta köşe kapmaca oynuyor.Meclisi toplantıya çağıran muhalefet partileri yeterli çoğunluğu sağlayıp sağlamayacağı iktidar ve destekçileri tarafından kulislerde beklenerek izleniyor.Eğer yeterli sayı sağlanırsa meclise teşrif ediyorlar.Son toplantıda olduğu gibi iktidar parti mensupları muhalefet partililerin önergeleri ile ilgili konuşmalarını dinleme gereğini dahi duymuyor.
Meclisten dışarı çıkıyor.konuşma sırası kendilerine ve oylama zamanı geldiğinde tekrar meclis sıralarındaki yerlerini alıyor.Bu arada bir an önce oylama yapılsın da tatile kaldığımız yerden devam etme arzusuyla kulis yapanlar ve “boşu boşuna geldik” diyenler de oluyor.
Bunlar bizim oylarımızla seçilen hakkımızı savunmakla görevli vekillerimiz.
Bunların bir yanı iktidarı savunurken diğerleri de muhalif fikirlerini açıklıyor.Vekillerimiz birbirini dinlemeye dahi gerek duymamaları “söylenenlerin belki haklı yanı olabilir” anlayışında olmamaları ne kadar demokratik bir anlayış?
Öyle sanıyorum ki parlamentonun bu yapısını daha sonraki nesil hatırladığında, her halde “atalarımız ne güzel görev yapmış” demeyecek.Doğru taleplerin yanında yanlışların da olabileceği gerçeğini,karşı fikirlere saygı göstermeyi bu kadar demokrasi geleneğimize rağmen bir türlü içimize sindiremedik.
Mecliste kimse kendi anlayışı dışında görüşlere saygılı değil. Böyle yapıda olan bir meclisten halkın ihtiyacı olan yasalar nasıl çıkacak.
--------------------
FATİH SULTAN MEHMET “YAŞ KESENİN BAŞINI KESERİM DEMİŞ”
Edirne’de doğup bir çağ açıp kapayan Fatih Sultan Mehmet, ağaç ve doğa katliamını önlemek için yayınladığı ferman bugün de geçerliliğini koruyor.Doğa sevgisi olan bir hükümdardan bugünlere geldik. Arada geçen yarım asrı aşkın sürede yaş kesenin başını keserim anlayışı unutulmuş, ülkemizde ve bölgemizdeki ormanlık alanlar yok olmuş. Bazı bölgeler çöl haline gelmiş.Fatih mezarından kalksa ülkede devam eden doğa katliamı için acaba ne derdi?
Doğa sevgisi olmayanın insan sevgisi de olmuyor.Ağaç katliamını savunanlar,o yörede yaşayan insanların yaşam hakkını yok sayanlar yarın o halkın karşısına nasıl çıkacak? Maden sahalarında yapılan kazılarla o bölgedeki su kaynakları kurutuluyor. Susuz bir bölgede nasıl hayat devam edecek? Kendi köyümden biliyorum. Köyümüzün içinde kuyulardan halk evinin su ihtiyacını sağlıyordu.Maden ocaklarının köy sınırına yaklaşmasıyla ,şimdi kendi bahçemizdeki kuyu dahil tüm kuyuların suları yok oldu.İnsan yaşamı için doğanın korunması ve suyun ne kadar önemli olduğunu ancak ondan yoksun kaldığınız zaman anlıyorsunuz.
Bugün doğa katliamına ilgisiz kalanların çocukları ağaç kıyımı yapılmasına destek verenler hakkında gelecekte ne düşünecek acaba….