10 Ocak ülkemizde her yıl Çalışan Gazeteciler günü olarak kutlanıyor.
Aslında gazetecilerin özellikle mahalli gazetecilerin yaşamı gece gündüz çalışmakla toplum sorunlarıyla ilgilenmekle geçer.
Bu meslekte çalışmak emek vermek ilk önce bir sevgi işidir. Ön planda özverili çalışma bu gelir. Basında bu meslekte başarılı olanlara bakıldığında mesleğine aşkla bağlanan kişilerin başarılı olduğunu kalıcı eserler bıraktıklarını görürüz.
Her meslekte olduğu gibi bu meslekte de mektepliler, bu mesleğin okulunu bitirenler olduğu gibi alaylılar, yıllarca gazetecilik mesleğinde yoğrulmuş hizmet vermiş emektar kişiler de vardır.
Bunları yok saymaya kimsenin hakkı ve haddi de değildir, onlar bu meslekte etle kemik gibidir gazeteciler.
Gazeteciler 24 saat bu meslekle iç içe yaşar. Bazen evinde istirahatta olduğun zaman haberle ilgili bir telefon alırsın. Zorunlu olarak o konuyla ilgilenmek zorundasın. Yine bir vatandaşın sorunu vardır sizi o sorunu çare olacak diye düşünen biri size sorununu iletir siz o sorunu çözmede yol gösterici olursunuz.
Onun için gazetecilik sadece günlük haberleri yazmakla sınırlı değildir. Onun ötesinde günlük olaylara kendi yorumunuzu da katarak kamuoyuna daha etkili şekilde duyurma yükümlülüğünüz de vardır.
Köşe yazılarıyla sorunları topluma iletebilirsiniz. Aslında en zor olan budur.
Basına yansıyan haberlerin dışında halka iletilecek yetkilileri uyarıcı bu tür yazalar gazete sayfalarında artarsa mahalli basının etkinliği o oranda artar.
Mahalli basın mensuplarımızın ortak amacı gazeteleri daha okunur, bayilerde de satılır duruma getirmek olmalıdır. Günlük rutin haberlerle yetinip günü geçiştirirsek mahalli basının sosyal medya karşısında etkinliği daha da azalır.
Avrupa ülkeleri kamuoyunda daha saygın olan halktan ilgi gören mahalli basının seviyesini arttırmak büyük oranda basın mensuplarına düşmektedir.
Kuşkusuz basının sorunları saymakla bitmez, Bu kurumlarda çalışanların sosyal güvenceleri yoktur. Bu meslek dalında çalışanların haklarını savunmakla yükümlü olan dernekler tabela derneği olmaktan öteye gidememektedir.
Böyle önemli günlerde klasik sözlerle kutlama yerine bir araya gelip ortak sorunların gündeme geldiği ve tartışıldığı günler olmalıdır. Mesleğinde özveriyle çalışan basın mensuplarının 10 Ocak Çalışan Gazeteciler -Günü'nü kutlarım.
TANRIKULU UYARISINA DİKKAT!
Edirne Tabip Odası Başkanı Dr. Ertuğrul Tanrıkulu, bu mevsimde yaygınlaşan grip konusunda uyarıda bulundu.
Çevremize baktığımızda gribe yakalanan hasta sayısı bu mevsimde çok daha yüksek.
Bu mevsimde hastaneler bu hastalıkta şikayetçi vatandaşlarla dolu. Özellikle ailelerin bu mevsimde çocuklarına yaklaşmaları çocuklarla toplu alanlarda bulunmaları hastalığın yaygınlaşmasına neden olabiliyor.
Bu hastalığı önlemede en önemli yöntem yaşadığımız ortamın hijyeni olması ve yiyeceklerimizi bu mevsime göre ayarlamamız. Tanrıkulu, özellikle hastalığın yaygınlaşmasında en önemli organ olan ellerin sok sık yıkanması gerektiği uyarısında bulundu.
Ellerde biriken mikrop hastalığın çevreye yayılmasını sağlıyor. Onun için hava kirliliğinin yoğun olduğu bu mevsimde grip ve benzeri hastalıklara dikkat diyorum.
Bu hastalıktan yatağa düşenler bir süre yataktan kalkamaz duruma geliyor. Grip hastalık üstelik diğer hastalıkları da tetikliyor, böylece hayati tehlike oluşabiliyor.
DALGIN PROFESÖR
Günün yorgunluğu içinde olan profesör, akşam olduğunda eve keyifsiz ve sıkıntılı bir şekilde gelir.
Üstelik beli de iyice bükülmüş durumdadır.
Evdekilere :
- "Çabuk bana bir doktor çağırınız” der ve bilimi doğrultamıyorum diye ekler.
Kısa sürede eve gelen doktor profesörü dikkatle muayene eder ve sonucu bildirir:
“ Vallahi Hocam sağlığınızda bir sorun yok. belinizi doğrultabilmeniz için pantolonunuzun düğmelerini yeleğinizin iliklerine geçirmeyiniz yeterli olur”
ÖZLÜ SÖZLER
ASTSUBAY
Bir kışlada astsubay acemi erlere ilk derslerini verirken sordu:
_” Paşayla binbaşı arasında ne fark vardır?”
Acemi erlerden biri hemen yanıt verir:
“ Paşa şişmandır, yaşlıdır, babadır izin çoktur. Binbaşı binbaşı ise gençtir, zayıftır, serttir nöbet çoktur.”
