Seçim dönemleri öncesinde ve bilhassa da parti içi seçimlerde bu başlıkla birçok kez yazılar yazdım.
Bir anlamda uyarı niteliğide taşıyan yazılarımın ne kadar dikkate alındığı veya alınacağı tartışılır elbette.
Siyasette bir yere aday olmak insana taraftar kazandırmanın yanında rakip ve hasım da kazandırır aslında.
Karşı tarafın destekçileri bir anda düşmanınız olur çıkar karşınıza.
Böyle durumların olacağının bilinmesine rağmen demokrasinin bir gereği ve insan hakkının kullanılması anlamında mücadeleye girer bir çok kişi.
Öncelikle başarıp başaramama konusunda önemli tespitlerin olmalı.
Böyle mücadelelerde adayın başarılı olacak yetenek ve donanımda olması da yeterli olmaz ve mutlaka etrafının ve destekçilerinin güçlü olması gerekir.
Bana göre Başaramayacağın ve haddini aşan bir işe kalkışmak için kimseden icazet veya emir almaya gerek yok.
Donkişot gibi Rocinente isimli çok seri ve atik atınız dahi olsa yine her şeyi iyi düşündükten sonra yapıp yapamayacağınıza, başarıp başaramayacağınıza karar vererek eyleme geçmelisiniz.
Karşınızdaki gücün bir dağ mı yoksa sadece bir tepeden ibaret mi olduğunu peşinen tespit edip ona göre hazırlıklar yapmalısınız.
Boşu boşuna yel değirmeni gibi güçlü dağ gibi sağlam birileri ile mücadele etmek peşinen mağlubiyeti kabul etmek demektir yaşamda.
Mücadele elbette olmalı.
Bir konuda mücadele etmeden peşinen pes etmenin de çok doğru olmadığını elbette kabul ediyorum ama şunu da çok iyi biliyorum ki; denk güçlerin mücadelesindeki görüntü ve sonuç ile farklı güçlerin mücadelesindeki görüntü ayni olmadığı gibi hoş olmayan hatta üzüntü veren durumlara sahne olur.
Siyasette de böyledir her zaman.
Hele hele parti içi mücadelelerde bu durumları çok iyi analiz ederek kispeti giymekte yarar vardır.
Hayatta her insan Donkişot olduğu günleri de, yel değirmeni olduğu günleri de yaşar.
İşte önemli olan siyasi yaşamımızda bir göreve talip olurken yarışacağımız insanların hangisi olduğunu bilerek hareket etmektir.
Karşımızdaki büyük bir güç ise yani Yel değirmeni gibi alt edilmesi mümkün olmayan biri ise boşuna hem kendinizi hem de atınızı yani etrafındaki eş dostunuzu ezdirmenin hiçbir anlamı yoktur.
Tabii ki bunlar benim görüş ve düşüncem.
Yani ben olsam bu şekilde düşünüp karar veririm anlamında yazıyorum bu düşünceleri.
Mesela; bir siyasi parti mensubu olarak yapılan seçimlerde aday olmadan önce bunları düşünerek karar veririm şahsen.
Yani kendimi boşuna ezdirmem.
Bu görüş ve düşüncelerimi son günlerin CHP seçimlerine getirecek olursak,bu siyasi partimizde hareketlilik başladı ve adaylarda resmen olmasa bile gündeme getiriliyor.
Geçen dönem ki CHP Parti içi seçimlerinde Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan’ın destek verdiği veya kabullendiği kişiler veya listeler başarılı oldular.
Çünkü Başkan Gürkan o dönemde de şu anda da CHP de büyük güç ve taraf.
Yani destek vereceği adayların kazanma şansları diğerlerine göre fazla.
Şunu kabul etmek gerekir ki; şu anda Edirne CHP sinde Recep Gürkan en büyük güçtür, Yel Değirmenidir ve dağdır.
Aslında geçmişte yaşanan olayları bilen, yaşayan ve basın mensubu olarak ta yakinen takip eden biri olarak bu dönemdeki CHP Teşkilatları ile Belediye Başkanı arasındaki ilişkinin çok daha yapıcı ve işbirlikçi boyutta olduğunu görebiliyorum.
Geçmişteki Belediye Başkanı kendini Partinin üzerinde görüp ona göre hareket ve tavır sergilerken şimdiki Belediye Başkanını Parti ve Partililer Başkanı büyük görüp ona saygı gösteriyorlar.
Sadece Merkezde değil tüm İlçelerde dahi Edirne Belediye Başkanı CHP de kabul edilen ve saygı gösterilen bir isim gözlemlediğimiz kadarıyla.
O nedenle Başkan Recep Gürkan'ın desteklediği kişi veya gruplar yine kazanma şansı yüksek olanlar olarak gösteriliyor.
Yani Başkanın uyumlu çalışma sergilediği Fevzi Pekcanlı ve ekibinin yanında olacağını tahmin etmek zor değil.
Hayırlısı olsun diyelim ve Ulu Önder Atatürk'ün Partisi olan CHP nin bu güne kadar başaramadıkları İktidar mücadelesinde elde edecekleri başarı ile onun ruhunu şad edeceklerini kabul ederek çalışma sergilemelerini tavsiye edelim.
