(EDİRNE Dergisi-2012-İlkbahar…Sayı-36 )

BAKARSAN BAHAR

Belirdi

Küçük mavi benekler

Gökyüzünde

Sustu

Sevginin yamacında umut

Yeşerdi

Gonca uçlarında sevinç

Gülerek çoğaldı maviler

Ve kanat açtı sevgiye

Güvercinleri çoğaltan evler

Koyu keskin bulutlar

Lime lime

Göklerin üzünç kanatlı

Gizeminde

İşte varsın

Dedirten bir yağmur sonrası

İşte varsın

Baksan da baharsın

Bakmasan da bahar

***

Gerçek bahar doğanın sessizce ve derinden derinden uyanması yeşillere bürünmesi… “Edirne’nin ardı bağlar…” Yok artık. Oralarda bir miktar badem, kiraz kalmış. Geçen gün uzandık oralara. Bademler, erikler, kayısılar, şeftaliler… beyazdan, pembeye değin giyinmiş. Öyle güzel süslenmişler ki, bakmaya kıyamazsınız.

Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç…” şarkısını söyleye söyleye dakikalarca izledim bu güzellikleri. İnanın mutlu oldum, ferahladım. Ve bir kez daha yaşadığımı anladım. Doğayla bütünleşmek, güzellikleri ucundan kenarından duyumsamak, öyle ilginç ki…

Zaten doğaya dönüş başladı. Ekip biçmeler, meyve üretmeler… Bağa bahçeye minik evler konduranlar da var.

Doğaya dönmenin nedenlerinden biri de, sanırım apartman yaşamı. Hırıltının görüntünün, at yarışları içinde yaşamak öyle kolay değilmiş. Yaşayanlar da bir tuhaf oldu sanki. Bize mi öyle geliyor? Anlamak ve yorumlamak zor. Geçimsizlik, bireycilik diz boyu. Çok kişi yeni yerleşim birimlerinde kendinden başkası yok sanıyor. Toplumun bir ürünü olduğumuzu anımsayan yok gibi.

Yalnız ağaçlar değil, toprakta “Bak yeşil, yeşil…”

Menekşeler, sümbüller, ballı babalar, Japon gülleri Ortalığı ressamın en ünlü tablosuna çevirmiş durumda. İstediğin kadar bak, doyamazsın. Koparıp vazoya koymak geçer içinden, koparamazsın, vazo boş kalır, kıyamazsın. Çünkü çiçek dalında güzeldir… yaklaşımı engeller sizi. Baharın bu duygu yoğunluğu şiir de yazdırabilir yeteni ve duyarlılığı olanlara.

Behçet Necatigil

Hocam, bana kırlara çıkmamı önermişti.

Yere yüzükoyun uzanıyorum…” dizesi belki de böyle bir yaşantının ürünü.

Böyle günlerde dere kenarları, ağaçlık yerler dolar, taşar. Hafta sonları Meriç ve Tunca’nın kenarlarını dolaşırız. Baktım sular yine deli dolu ve bulanık.

Kısa bir süre sonra tüm bu güzellikler yaprağa ve meyveye dönecek. Baharın güzellikleri sıcakla birlikte dönüşüme uğrayacaktır. Yörem ve ülkem her mevsim güzel, her bölge kendi güzellikleriyle yaşar. Tüm güzellikleri görmek mümkün olsaydı, ilk işim bu olurdu. Dört mevsimi yaşamak olası olsaydı.

MERİÇ KONUŞSUN

Bu şiirin son iki bölümü şöyledir…

Arda sussa da olur

Yeter ki Söğütlükte bahar uçuşsun

En iyisi bu şiiri tümüyle paylaşmak

Gel

Altı yol ağzına

Bir nokta koyalım serçe

Duyarsızlar geçmesin

Bir balık

Balık takılıyor ağlara

Tunca görse de olur

Meriç görmesin

Duy

Sevdalı setlerde rüzgar

Bir Rumeli türküsüyle söyleşir

Ve tam aralarından

İlgisizce Meriç geçiyor

Sus

Tarih üflesin lirini

Saçından esen

Edirneli rüzgarla

Meriç konuşsun

Arda sussa da olur

Yeter ki Söğütlük’te Bahar uçuşsun (Necdet TEZCAN)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.