Her gidişin bir dönüşü olurmuş, derler.
İnsanın gezmesi kadar evine dönmesinde de ayrı tatlar.
O yola girdik biz de.Bir iki gün sonra yollardayız. Uzayan, bitimsiz gibi görünen yalan, yılan yollarda. Ege kıyılarının girdili, çıktılı güzelliklerini izleye izleye vuslata ermek bir başka iç açıcı güzellik.Tadan bilir, o yolları bilenler bilir. Egenin doğal güzellikleri yanında bereketli oluşu da çekici.
İDA (Kaz Dağları) sunduğu doğal ve mitolojik cazibesiyle tablo tablo karşınızda.
Uluslar arası altın arama şirketleri görünmüyor bu aralar. Tanrılar tanrısı Zeus dağın en güzel doruklarında keyif çatıyordur. Ölümsüz öteki tanrılar da oralarda mı? Göremedim.
Çam ormanlarının körfezi bakışlarıyla kucaklamaları da görümlük doğrusu.
Daha sonra “Barış kenti” Çanakkale ve boğazı. Orada yatılı olarak okuduğum yılların at koşturan anıları.
Sarıçay tekneleri köprüleri ve bakımlı duruşuyla göz kamaştırmakta.
O zamanlar, yani elli yıl önce Sarıçay’dan sonra ev yoktu hemen hemen. Ya da yeni yeni yapılaşmalar başlamıştı. Çaydan sonra genellikle zeytinlikler vardı. Hepsi yok olmuş. 18 Mart Üniversitesi ve eklentileri Kepez’e doğru yürümekte sanki.
Ancak, son günlerle öyle acılarla iç içeyiz ki, insanın gözleri körleşiyor. Gönül buz dağlarına dönüşüyor. En güzel tablo bile gözlerden uzakta kalıyor.
Bu güzelim ülkeye “kan ağlayan” bir konumda görmek insanın canını acıtıyor. Ayıp olmasa “Gözü olanların gözü çıksın” diyeceğim ama dilim varmıyor.
99 depreminde binlerce can gitti. 7.2’lik Van depreminde kurtarma ve enkaz çalışmaları sürmekte. Öyle görünüyor ki çok sayıda ölü ve yaralı…
Deprem sonrasının sıkıntıları da az-buz değil. Artçılar bitmek bilmiyor.
Olaylar insanların davranışlarını da olumsuz yönde (özellikle çocukların)etkileyecektir kuşkusuz. Mümkün olsa da psikolojik yardım da ulaşabilse ne güzel olurdu.Yaşamını yitirenlerin çoğu binaların hileli yapıldığından.. olduğu genel kanı. Kargaşadan çıkar sağlamak isteyenler tavırları ve davranışları da utanç verici. Camiler ve minarelerin bile yıkılması bu yaklaşımı pekiştirmekte.
Bir gazetenin saptadığı gibi afet sonrası yaralı da var. Ancak olayın içinde olanların acıları ve göz yaşlarını ölçecek alet henüz icat edilmiş değil.
Çanakkale Boğazını feribotla katlayınca, Trakya. Boğazı geçtikten sonra artık yol bitti sayılır, dedirtiyor insana.
Edirne soğuklarıyla bizi bekleyip dursun; yolculuk on saat sürüyor ortalama. Yol boyunca; yazın çok canlı olan yerleşim birimleri artık yalnız ve sessiz.
İzmir ve Ege’nin iklim kibarlığını Trakya’da bulmak olası değil. Sert kışları ve çok sıcak geçen yazlarıyla ünlenen bir Edirne var, son yıllarda. Trakya’nın en sıcak ve en soğuk kenti artık.
Yine de sevimli ve güzel. Yaşanası bir kent. Akşamüzeri Meriç köprüsünden grubu izlemek bile güzel..
Vizeli N.T.
