11 Ocak 2010

Cumhuriyet Gazetesiyleyim yine. Deniz Kavukçuoğlu PANO adlı köşesi. Yazısının başlığı: “Tehlikeli Gelişmeler” Şöyle girmiş yazısına.

 “Günlerdir dehşetle izliyoruz. Edirne’de arkadaşlarının “PKK”lıdırlar sanısıyla uğradıkları saldırıyı protesto etmek isteyen bir grup genç kente sokulmuyor. Üç gün kent dışında otobüslerde bekledikleri sonra bir bölümü bir olanak bulup Edirne’ye girmeyi başarıyor.Yapmak istedikleri Anayasaya göre her yurttaşın hakkı olan demokratik bir protesto eylemi; ama ellerindeki pankartları açar açmaz daha önce arkadaşlarına saldırmış olan “milliyetçi” kalabalık. Tarafından saldırıya uğruyorlar. Linç edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorlar. Polis, nedendir bilinmez, gelmesi gereken zamandan çok sonra geliyor.

Manisa’da Selendi ilçesindeki çatışmaya da değinen yazar, “tehlikeli gelişmeler olarak değerlendiriyor. Bu tür etnik kökenin öne çıkarılmasını doğru bulmuyor.

Ve şöyle sonlandırıyor yazısını:

 “21. yüzyıl Türkiye’si bu gibi görüntülere,uygulamalara layık değildir… Etnik nedenlerden ötürü tek bir yuttaşımızın bile haksızlığa uğraması tüm toplumumuzu yaralar, onurumuzu zedeler.

Anadolu ezelden beri bir kavimler Kapısı . Türkiye’de bir kardeş bahçesidir ve hep böyle kalması bizi ancak yüceltir.”

Bu ve benzeri olayların anarşiye ve iç karmaşaya sürüklenmesi ülkemiz ve insanımız için hiç iyi olmaz, kanımca. Kaos hiçbir zaman iyilik getirmez.

………………

Domuz gribi için söylenenler o denli çelişkili ki; insan kime inanacağını bilemiyor. Özellikle aşılar konusunda ki söylentiler, insanı bir kez daha düş kırıklığına sürüklemekte. Bugün gazetenin birinde bu gribin uyduruk ve ilaç spekülatörlerin işi olduğunu yazmış. Ne denli doğru bilmiyorum ama şaşırtıcı. İnsan sağlığı ile bu denli oynanması en azından insanlık ayıbı.

Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçinin makam odasında telekulak. İlimizi böyle olayların içine sürükleme çabaları epedir sürmekte. Bu olaylarda Başkan odak oldu hep. İçerde bile yatmıştı. 13 davadan beşi bitmiş, 8. sürüyormuş. Kendi açıklamaları bunlar.CHP’li olduğu için kendisiyle uğraştıklarını da aynı konuşmasında söylemişti

Ülkemizi ve insanların boş şeylerle uğraştırmak zaman ve enerji kaybına sürükler. Ülkenin kalkınması yine gecikir.Ötekileştirmeler de insanları kamplara ayırarak, düşman kardeşler üretir. Böylece artar çatışmalar.

Tanrı sonumuzu hayretsin! .. Başka ne denir, bilmiyorum. Ne desek ne yazsak boş. Zaten yazan okuyandan daha çokmuş. Hepsi bir yana bir tek şıkır şıkır oynamak kaldı. Kamerayı gören nineler bile şakırdatmaktan geri kalmıyor. Bir tür enerji boşalımı ama başka türlü de olabilir.Örneğin sanatla, sporla. Ekip dikmekle, gezi ve yürüyüşlerle. Ha düğündür, eğlencedir… O zaman oyna be kardeşim.

Ayıplar. Yasaklar. Baskılar, kuşkular… cenneti diye bir yer var mı? Bilmiyorum, bilemiyorum.Rüyamda gördüm mü? Anımsamıyorum

Sonra da Atatürk’ün şu sözü; “Özgürlük ve barış, benim karakterimdir.

Bir şiirimi de koyacaktım ama bu karanlık tablodan sonra vazgeçtim…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.