Umutsuz olanlara derim ki: Umutsuz olmanıza gerek yok. Bu memlekette o kadar güzel , yetenekli, sevgi dolu, sevecen okumuş, kendisini yetiştirmiş insan var ki.

İşte onlardan biri oğlum Can ve kızım Helin'in arkadaşı dış hekimi Büşra Badur. Benim dişlerimi restore etti kendisi ile bu vesile ile tanıştım. Tanışma sonrası yemek yedik sohbet ettik. Gerisini kendisinden dinleyelim.

Yollar, biraz dışarı biraz içeri

Kulağımda Myth-Beach Hours çalıyor. Saat sabahın yedisi. Normal şartlarda uykuda olduğum bir pazar sabahı. En son bu havalimanı metrosunun yürüyen merdivenlerini çıkarken başıma geleceklere dair hiçbir fikrim olmadan İzmir’e babamların evine gitmiştim. Babamların diyorum çünkü kendi evimmiş gibi hissetmiyorum yıllardır. Onları özlediğimde görmek için gittiğim duvarları onların hikayeleriyle dolu, benim de arada o duvarlara misafir ve şahit olduğum bir ev.

Şimdi 3 ay sonra aynı merdivenlerden tekrar bu kez babanemin cenazesi için çıkıyorum. Etraftaki insanları izliyorum. Merak ediyorum kaçı cenazeye, kaçı sevdiklerine, kaçı sevdiklerinden ayrılıp bir yerlere gidiyor? Yollar diyorum biraz içeriye biraz dışarıya çıkıyor. Ali Amca’yı düşünüyorum. Aklıma yazmak geliyor. Müziğin de verdiği duygusallıkla yazmaya başlıyorum. Hayatımın unutulmaması gereken bir an’ı çünkü. Düştüğümde, yaşamak,kısacası mücadele zor geldiğinde hatırlamam gereken bir an. 2 hafta önce İstanbul’un en eski alışveriş merkezlerinin birinin yemek katında (bu avm aynı zamanda Can’ın küçükken annesiyle sürekli geldiği de alışveriş merkezi) Ali Amca’yı dinlerken karamsarlığımdan nasıl utandığımı hatırlıyorum. Karşımda benim aksime öylesine iyimser oturup kafamda düşünerek kocaman yaptığım şeylerin aslında ne kadar da küçük olduğunu öyle güzel anlatıyor ki yaşımın enerjisini nasıl böyle bir karamsarlığa hapsettiğimi sorguluyorum karşısında utanarak. Her cümlesinin sonunda bana kocaman gülümsüyor. O gülerken tedavi ettiğim dişleri çarpıyor gözüme. İnsanların gülüşüne dokunan bir meslek seçtiğim için kendimle arka planda gurur duyuruyorum.

Gülmek, evet mesele gülebilmek. Bunları uçakta yazarken yanımda oturan çekik gözlü adamın geçmek için izin istediğimdeki gülüşünü hatırlıyorum. Kayseri uçağında çok fazla sayıda çekik gözlü insan var ve bizimkiler uykulu ve huysuz gözleriyle uçağın kalkmasını beklerken onlar etrafa sürekli gülücük saçıyor. Enerjilerini kıskanıyorum sonra benim de çekik olduğumu, gülmemin etrafımdakilere böyle bir etki bıraktığını ve bırakacağını düşünüp mutlu oluyorum. Farkında olmadan tebessüm etmişim, insanlar baktığında fark ediyorum.

Uçak yarım saattir kalkmaya hazırlanıyor. Yazını bitir de öyle kalkayım der gibi. Babam ve babanemi düşünüyorum. Hayatımda şahit olduğum en garip anne oğul ilişkisinin bu dünyadaki bitişine eşlik etmeye gidiyorum. Bu dünyadaki bitiş diyorum çünkü kavuşmaya can atar gibi gelen bir ölüme gittiğim hissini üstümden atamıyorum. Bu dünyadaki diyorum çünkü sonrasını bilmiyorum. Öyle bir kavuşma isteği ki oğlunun yokluğuna dayanamadığı için kalbinin vücudu besleyen ana damarının üzüntüden patladığı bir anne. Mutlu ölmüştür diye düşündüğümden büyük bir üzüntü duymuyorum. Babamın yanına gidecek olmamın garip bir heyecanı var sadece üstümde.

İkisinin ilişkisini düşünüyorum. Yıllarca her akşam birlikte geçirilmiş iki hayat. Doğruluğu ya da yanlışlığını kafamda yıllarca oturtamadığım bir anne oğul ilişkisi. Ataerkilliği iliklerime kadar yaşardım o evde ve hâlâ derim şuanki feminist karakterimin en büyük kısmından babanem sorumlu diye. Öyle ki güçlü bir insan olmam bile erkek gibi yetişmemle bağdaşlaştırılırdı onun kafasında. Çünkü ancak erkek gibi büyüyen güçlü olabilirdi. Kadın dediğin güçsüz,ilgi ve sevgiye muhtaç bir tanımdı onun için ki kendi hayatını da bu düşünceyle yaşadı ve öldü.

Evet babanem hayatımda tanıdığım en ataerkil insandı. Hatta o kadar abartırdı ki babamı Atatürk diye severdi. Yaşamak yeterince trajik gelirken babamın sirozdan ölmesi her şeyi trajikomikleştirdi.

Her zaman için aralarındaki bu toksik anne oğul ilişkisi bana abartı ve çaresizce gelmiştir. Üstüne büyüdükçe anneme de üzülür oldum. Sanki onların ilişkisindeki üçüncü kişi gibi gelirdi hep. Dışlanmışlığına kocaman sarılırdım her fırsatımda ben burdayım demek için.

Annemin hayatını düşünüyorum. Güzel çocuklar yetiştirmek, iyi bir öğretmen olmak gibi müthiş bir gaye ve hevesi olmasaydı bu ilişkide yok olup gidermiş gibi hissediyorum. İç dinamiğini bilemem ama çocuk kalbim böyle gözlemlerdi hep.

Sevgi tanımım her insan gibi içine doğduğum ailede atılmışken artık eminim ki çok sevmek değil yormadan sevmek sevmelerin en doğrusu. Zarar vermeden, incitmeden sevmek. Sevgini dengeli bir şekilde bölüştürmek.

Evet bugün hayatımın milat günlerinden biri. Sevmek ve yaşamak hakkında uzlaşacağım bir yolculuğa çıktığım bir gün bugün. Değişiyorum iyi anlamda. Çok sevdiğim birinin kaybında kalbimi patlatacak bir üzüntü yaşamamak için değişiyorum.

Uçak inişe geçerken son sözlerimi şükür ve teşekkürle bitirmek istiyorum. Teşekkür ederim hayatıma, hayatıma dokunan güzel insanlara. Teşekkür ederim kendime. Hepinizi tadında seveceğim. İyi pazarlar.

Büşra Badur. 10/03/2024 İstanbul

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.