Toplumun en önemli kesimini oluşturan beslenmemize en büyük katkıyı yapan çiftçilerin sorunları her geçen yıl katlanarak büyüyor. Bu sorun gecikmeli olarak verilen desteklerle çözüme kavuşmaz.
Toplumun en mağdur kesimlerinin başında gelen çiftçilerimiz kendi aralarında sorunlarını yüksek sesle aile toplantılarında, kahvelerde dile getiriyor, tartışıyor. Bu yakınmalara bazen de mahalli yönetimler de katılıyor. Siyasiler de yeterli olmasa da bu sorunun çözümüne katkı yapmak istiyor.
“Balkı baştan kokar” derler. Üreticilerin sorunu böyle pansuman, göstermelik önlemlerle çözüme kavuşmaz. Her geçen gün nüfusu azalan köylülerimiz kendi sorunların sahip çıkmadığı, sorunlarına sahip çıkmada aciz olan yöneticilerden kurtulmadıkları sürece üreticilerin ağlayıp sızlamaları çare getirmez.
Hesap ortada eline kalemini alıp hesaplasınlar Tarlalarından ürün alabilmek için yaptıkları masrafın toplamını çıkarsınlar böylece ne durumda olduklarını görebilirler. Her geçen yıl artan girdi fiyatları bunu gidermek için verilen göstermelik destekler ile çiftçilerimiz nasıl ayakta durabilecek.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen üreticilerimiz bu olanlardan ders çıkarmış değil. Aldıkları üç beş kuruş desteğin masraflarına göre devede kulak olduğundan habersizler.
Dünyaca stratejik özelliği olan tarım kesimi böyle giderse sıfırı tüketecek, yok olacak Bu konuda ağlayıp sızlamak, tepelerinde çöreklenen yöneticilerden medet ummak çözüm değil.
Onlar üreticilerin sesi olacağı yerde kendi koltuklarını hesap ediyor. Bunda çiftçilerimizin ve mahalli yöneticilerinin de sorumluluğu yok mu?
Onlar onay vermese bu koltuk meraklıları çoktan görevlerinden uzaklaştırılır, yaşamları sürece o makamları işgal edemezlerdi.
Günümüzün zor şartlar ekonomideki istikrarsızlık çiftçilerimizi daha zor duruma sokuyor. Ekonomideki dalgalanma, piyasadaki dengesizliğin faturası çiftçilerimize çıkıyor.
Nüfusları tek haneye düşmeden çiftçi kesiminin aklını başına alması gerekir. Yoksa her geçeni gün yaşam koşulları daha zora girer.
-------------------
FIKRA
GÖNLÜM RAZI OLMADI
Nasrettin hoca eşeğe binmiş, kocaman bir çuvalı da sırtına alıp pazarın yolunu tutmuş. Hocanın bu halini görenler şaşkın şaşkın bakıyormuş. Arkadaşlarından biri sormuş:
“Bu ne hal Hoca efendi? Eşeğe binmiş kocaman bir çuvalı da sırtına almışsın. Bu olacak şey mi?
Hoca arkadaşının bu sözleri üzerine:
“Zavallı hayan bu sıcakta hem beni hem çuvalı nasıl taşısın_ Bun gönlüm razı olmadı. Hiç olmazsa çuvalı ben taşıyayım dedim.”
