“BİR SIKINTI VAR!”

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, 2020 yılı bütçe görüşmeleri devam ediyor. Görüşülmekte olan bütçeyle ilgili değerlendirmeler yapan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa İriş, “Ülkedeki her 6 kişiden 1’i işsiz olarak dolaşıyorsa; bir sıkıntı var demektir. Sosyal yardımlar ile geçinen insanların sayısı milyonları aşıyorsa; hem üretimde hem paylaşımda sıkıntı var demektir. Yani en amiyane tabirle düzen adil değil demektir.” dedi.

“BİR SIKINTI VAR!”

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, 2020 yılı bütçe görüşmeleri devam ediyor. Görüşülmekte olan bütçeyle ilgili değerlendirmeler yapan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa İriş, “Ülkedeki her 6 kişiden 1’i işsiz olarak dolaşıyorsa; bir sıkıntı var demektir. Sosyal yardımlar ile geçinen insanların sayısı milyonları aşıyorsa; hem üretimde hem paylaşımda sıkıntı var demektir. Yani en amiyane tabirle düzen adil değil demektir.” dedi.

Emre SEDEF
Emre SEDEF
18 Kasım 2019 Pazartesi 06:23
“BİR SIKINTI VAR!”

Ülkemizde bütçe denilince ilk akla gelen şeyin ‘açık’ olduğunu belirten Genel Başkan Yardımcısı İriş, borçlanarak yürütülen bütçelerin sürdürülebilir olmadığını söyledi. 1950’li yıllarda yardıma gittiğimiz Güney Kore’nin şu anda Türkiye’ye otomobil ve teknoloji sattığını vurgulayan İriş, ‘O yıldan bu yana biz ne yaptık?’ sorusunu da gündeme getirdi. 2020 yılı bütçesinde 139 Milyar TL faiz ödemesi bulunduğunu da dile getiren İriş, hükümetin borçlanırken vatandaşlara sorması gerektiğini ifade etti.

“ÜLKEMİZDE BÜTÇE DENİNCE İLK AKLA GELEN ŞEY ‘AÇIK’ OLUYOR”

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa İriş, bütçelerin tüm kurumların olduğu gibi devletin de en önemli yol haritası olduğunu belirterek, “Ülkemizde bütçe denince herkesin ilk aklına gelen şey; açık oluyor, faiz ödemesi oluyor. Her zaman sıkıntılı şeyler akla geliyor. Biz diyoruz ki; bütçelerde seneye daha huzurlu, daha verimli, daha güzel bir ortam olmasına dair adımlar atılması lazım. Çok kısa dönemler hariç aşağı yukarı 60 yıldan beri bu maalesef sağlanamadı. Öncelikle gelirleri ve giderlerinin denk olan bir bütçe olması lazım. Bunun karşılığı da şudur; ülkenin kaynak ve imkanlarıyla, kendi potansiyeliyle ülkede yaşayan insanların ihtiyaçlarını rahatlıklar karşılıyor demektir. Bütçe açığı ise; ülkede yaşayan insanların ve tüm hizmetlerin karşılanması için kendi kaynaklarımız, üretimimiz yetmiyor, borç alıyoruz demektir. Bu sürdürülebilir bir şey değildir. Mutlaka çok ağır sorunlara yol açacak bir yöntemdir. Zaten ekonomik krizler de bu nedenle yaşanıyor.” ifadelerini kullandı.

“1950’LERDE YARDIMA GİTTİĞİMİZ GÜNEY KORE BİZE OTOMOBİL SATIYOR!”

Denk bütçe olabilmesi için kendi ihtiyaçlarımızı, kendi kaynaklarımızla karşılayacağımız bir yapılanmaya gidilmesi gerektiğini söyleyen İriş, “Bunun için de sadece tarımda, hayvancılıkta değil her sektörde çalışan insanların teşvik edilip yönlendirilmesi lazım. O insanların önündeki engellerin belirlenip tek tek kaldırılması lazım. Eğer bir üretici hem kaliteli hem de makul fiyatlarda üretemiyorsa, rekabet edemiyorsa bunun sebepleri bellidir. Olmadı ‘Zam yapalım’, olmadı ‘borç alalım’ gibi şeyler yerine köklü tedbirler alınmalı. 1950’li yıllarda bizim yardıma gittiğimiz Güney Kore şu anda bize otomobil ve teknoloji satıyor. Peki biz o yıldan beri ne yaptık? Algı yönetimiyle, oy kaygısıyla ve ya başka sebeplerle mevcudu korumak gayreti yerine, reel düşüncelerle ekonomiyi sağlam temellere oturtmamız lazım.” dedi.

“EN AMİYANE TABİRLE DÜZEN ADİL DEĞİL!”

Hükümetin önümüzdeki yıl için yüzde 5-6 enflasyon oranı beklediğini belirten İriş, “Şu anda yüzde 12-13’ten borçlanıyorsun. Enflasyonu 5 beklerken, 12 faizle nasıl oluyor bu iş? Bir ortaokul çocuğu bile baksa, bu iş olmaz der. Demek ki bir tutarsızlık var. Birinden biri yanlış. Allah yardım etsin; işimiz kolay değil. Oy kaygısı, ne pahasına olursa olsun iktidarda ben bulunayım kaygısı ne yazık ki ülkemize zor zamanlar yaşatıyor. Mesela AK Parti Hükümeti yıllardan beri istikrar vurgusu yapıyor. Bu gerçekten önemli ama şu anda 17 yıldan beri aynı zihniyet devam ediyor. 17 yıldan beri hala aynı sıkıntılar varsa; o zaman düşünülmesi gerekiyor. Bugün üniversite bitiren insanların 4’te 1’i işsiz dolaşıyorsa; bir sıkıntı var demektir. Ülkedeki her 6 kişiden 1’i işsiz olarak dolaşıyorsa; bir sıkıntı var demektir. Sosyal yardımlar ile geçinen insanların sayısı milyonları aşıyorsa; hem üretimde hem paylaşımda sıkıntı var demektir. Yani düzen adil değil demektir en amiyane tabirle.” şeklinde konuştu.

“MİLYAR MİLYAR ALDIĞINIZ BORÇLARI ÇOCUKLARIMIZ ÖDEYECEK!”

Yeni bütçeye konulan faiz miktarının 139 Milyar TL olduğunu vurgulayan İriş, “Saadet Partisi olarak biz, Türkiye’nin imkan ve kabiliyetlerinin; potansiyelinin çok daha güzel, çok daha ileri, çok daha adil bir ülke oluşturmaya yeterli olduğunu düşünüyoruz. Sadece irade gerekmektedir. İnanın başka bir şey gerekmiyor. Stratejik ortaklar iyi belirlenmelidir. Geleceğimizi belirlerken belli siyasi görüşün, belli insanların değil de; ülkenin bütününün geleceğini esas alarak programlar yapmak lazım. Bütçeler böyle planlanırsa olur. Olmazsa; yine faize dayalı bir ekonomi çıkar ortaya. Yeni bütçeye konulan faiz 139 Milyar TL. Bu rakam düne kadar 55-60 Milyar TL’ydi. Bu para nereden ödenecek? 3 yol var. Ya daha fazla borçlanarak ödeyeceğiz. Ya elimizdekileri satarak ödeyeceğiz. Ya da bu borçlanmayı kontrol altına alarak azaltıp, diğer taraftan da kendi üretim ve kazancımızı arttırarak ödeyeceğiz. İlk 2 yol çıkmaz. Borcu borçla ödemek ya da elde avuçta ne varsa satarak ödemek daha da sıkıntı getirir. O zaman dengeleri yeniden kurmamız gerekiyor. Bunun başka yolu yok. Şu anda herkes yapıyor ‘muş’ gibi yapıyor ama sonuç yok. İşte tarımdaki, hayvancılıktaki halimiz ortada. Türkiye buğdayda, 1975 senelerindeki üretim seviyelerine düştü. Demek ki üretimde adım atamadık. Yeniden işin ele alınması lazım. Mesela ben şunu sorayım; hükümet kimin adına borçlanıyor? Vatandaş adına. O zaman bu borçlanmayı yaparken vatandaşa sorman gerekiyor. Milyar milyar aldığınız borçları biz ve çocuklarımızın ödeyecek.” ifadelerine yer verdi.

“TÜRKİYE’DEKİ THİN TANK KURULUŞU 30; ABD’DE 1700”

İriş, ilim ve teknolojiye yönelik ciddi anlamda yatırımlar yapılmadığını da söyleyerek, “İlim en hakiki mürşittir. Mürşit ne demek? Yol gösterici. Peki Türkiye ilmi, teknolojiyi ne kadar kullanıyor? Kopyala-yapıştır hazır almak başka bir şey, teknoloji üretip onu hayatın her alanında kullanıyor olmak başka bir şey. Türkiye’de AR-GE, markalaşma, patent vs. gibi konulara ne kadar önem veriliyor? Türkiye fikir üretmeye, gelecek için proje üretmeye ne kadar kafa yoruyor? Türkiye’deki Think Tank kuruluşları 30 civarında; ABD’de ise bu rakam 1700. Halkın önemli ana başlıklarında sürekli proje üretiyor bu kuruluşlar. Bu kurumların birçoğu kar amaçlı kuruluş değil. Stratejik planlar üretiyorlar. Aslında bu rakamlar bizim bu işe ne kadar önem vermediğimizi gösteriyor. Yazılım konusu günümüzün gerçeğidir. Türkiye’de henüz doğru düzgün bir tane yazılım şirketi yok. Bu kadar üniversitemiz var; üniversiteleri ve öğrencileri suçlamıyorum. Sorumlu olan kişiler yöneticilerdir. O çocuklarımızın geliştirilmesi ve beyin göçünün önlenmesi Türkiye’nin yapması gereken en önemli işlerden biridir. Ama şeffaflık, denetlenebilir olmak, dürüstlük sadece kağıt üstünde var. Uygulamaya gelince ise yok.” dedi.

Kerem Filiz    

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.