Türkiye yağlı tohumlu bitkilerde üretim potansiyelini kullanamadığı için bitkisel yağlardan net ithalatçı bir ülke konumunda olduğunu belirten Gaytancıoğlu, “Petrolden sonra en fazla dövizi ayçiçeği ve diğer yağlı tohumlu bitkilerin ithalatına ödüyoruz. 2020 yılında Türkiye'de ve ithalatçı olduğumuz Rusya ile Ukrayna'daki üretim azalmalar marketteki fiyatların yüzde 80-90 artmasına yol açtı. İthalat faturamız 1 milyar $'dan 2 milyar $'a çıktı. Bu artışları önlemek için başta ayçiçeği olmak üzere diğer yağlı tohumlu bitkilerin üretimini arttırmalıyiz. Burada en avantajlı ürün Kanola'dır. Kanola bünyesinde ayçiçeğinden daha fazla yağ bulundurur. Ayçiçeğinde yüzde 40-45, kanola'da ise yüzde 50 yağ vardır. Kanolanin küspesi de çok değerli bir hayvan yemidir. Dolayısıyla kanola üretimini arttırmak Türkiye’nin yağ açığını azaltmaya çok büyük katkı sağlayacaktır” dedi.
Gaytancıoğlu açıklamasını şöyle sürdürdü;
“Kanola (rapidseed) 1970'li yıllarda hasattan sonra bünyesinde kanserojen bir madde olan erüsik asit oluşturduğu için Dünya'da yasaklanan bir ürün olmasına rağmen Kanada'lı bilim adamlarınca yapılan ıslah çalışmaları sonucunda erüsik asit sıfirlanmıştir. Bundan dolayı da adı KANOLA olarak tescillenmiştir. Kanola ekilişlerinin yaygınlaşması için Devlet tarafından üreticilere sertifikalı tohumluk temin edilmeli ve kg başına 50 kuruş olan desteklemesi en az 1 TL'ye çıkartılmalıdır. Bu teşviklerle Türkiye'de ekilmeyen milyonlarca dekar arazide kanola üretimini yaygınlaştırmak ve bitkisel yağlarda dışa bağımlı olmamak mümkün olabilecektir.”
Haber Merkezi
