EDİRNE SARAYI GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR...

Trakya Üniversitesi, yapımına 1450 yılında II. Murat zamanında başlanan ve 1475 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından tamamlanan, Fatih ve Kanuni gibi büyük padişahlara ev sahipliği yapan Edirne Sarayı'nın, 2009 yılında başlayan ve uzun süredir devam etmeyen arkeolojik kazılarına, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle yeniden başladı.

EDİRNE SARAYI GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR...

Trakya Üniversitesi, yapımına 1450 yılında II. Murat zamanında başlanan ve 1475 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından tamamlanan, Fatih ve Kanuni gibi büyük padişahlara ev sahipliği yapan Edirne Sarayı'nın, 2009 yılında başlayan ve uzun süredir devam etmeyen arkeolojik kazılarına, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle yeniden başladı.

Emre SEDEF
Emre SEDEF
13 Eylül 2018 Perşembe 08:57
EDİRNE SARAYI GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR...

Osmanlı dönemi kanalizasyon sistemi, saray mutfağına ait araç gereçler ve Hürrem Sultan'ın kullandığı parfüm şişelerinin de bulunduğu Edirne Sarayı’nın henüz gün yüzüne çıkmayan, toprak altında bulunan bölümlerinin de ortaya çıkarılmasına olanak sağlayacak Edirne Yeni Saray Kazısı çalışmaları hakkında bilgi veren Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Tunca Nehri kenarında Fatih Sultan Mehmet'in babası II. Murat tarafından yaptırılan Edirne Sarayı'nı, Osmanlı Devleti’nin “kalbi” olarak nitelendirerek “Edirne bir payitahttır ve payitahtın simgesi de saraydır. Devletin idare edildiği, bürokratların yetiştirildiği, adaletin tesis edildiği, padişah ve ailesinin yaşam alanı olan saray çok önemli anlamlar taşıyor. Edirne, tarih boyunca önemli işlerin başarıldığı bir yer olarak padişaha ve devlet erkanına ev sahipliği yapmış, devlet işleri ile adaletin tesis edildiği bir yer olmuştur. Üzerinde bulunduğumuz bu yer de tüm bu büyük işleri başarmış olmakla birlikte, 93 Harbi'nden bu yana yanmış, yıkılmış ve yağmalanmıştır. Suların ve medeniyetlerin birleştiği, İstanbul’u ve Balkanlar’ı fetheden, kapıları Balkanlar’a ve Avrupa’ya açılan bu tarihi kentin, çağdaşlarının üstüne çıkmış medeniyet anlayışının bir sembolü olan Edirne Sarayı’nın maruz kaldığı olaylar ve içerisinde bulunduğu durum bizleri derinden üzmektedir. Tam da bu noktada Trakya Üniversitesi’ne düşen görev, Edirne'nin tarihi ve kültürel değerlerini ortaya çıkartmaktır. Teşbihte hata olmaz. Selimiye kadar önemli bu yapıyı, hikayesi ve sahip olduğu tüm değerlerle ayağa kaldırmak bizlerin görevidir. Burada yürütülecek kazı çalışmalarle ortaya çıkacak mimari kalıntılardan elde edilen veriler, uzun yıllar Osmanlı’ya payitahtlık etmiş Edirne Yeni Sarayı’nda varlığı bilinen ancak çeşitli sebeplerle tahrip olmuş yapıların ortaya çıkması açısından önemlidir. Burayı tekrar gün yüzüne çıkarabilirsek Edirne, şu anda ‘bir’ ise ‘iki’ olacaktır. Uzunca bir süredir burada kazı yapılmıyordu. Üniversitemiz, bu sarayın kazı çalışmalarını yürütmeyi üstlendi. Bu konuda bizlere güvenen ve destekleyen Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy’a çok teşekkür ederiz.” dedi.

Edirne Yeni Saray Kazısı 2018 yılı çalışmalarına başkanlık eden, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gülay Apa Kurtişoğlu da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğiyle Trakya Üniversitesi tarafından yürütülecek kazı çalışmalarına 10 Eylül itibarıyla başlandığını belirterek, Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu’nun katkılarıyla saha çalışmaları için kendilerine tahsis edilen kazı evinin düzenlenmesiyle, kazının daha da hızlanacağını ifade etti. Trakya Üniversitesi’nin yanı sıra diğer üniversitelerden öğretim üyesi, uzman ve öğrencilerle birlikte işçilerden oluşacak, alanında yetkin ve kapsamlı bir ekiple birlikte, belirli bir program çerçevesinde yürütülecek çalışmalar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Gülay Apa Kurtişoğlu, “Belirlediğimiz program çerçevesinde, temizlik çalışmalarının ardından Sur-i Sultani ve Demir Kapı olarak bilinen yapılar üzerinde çalışmalarımızı yoğunlaştıracak olmakla birlikte kazılar, sarayın gün yüzüne çıkmayan, bilinmeyen ve toprak altında kalan kısımlarının ortaya çıkmasına olanak sağlayacak nitelikte olacaktır. Bu anlayışla, büyük ve tarihi öneme sahip olan bu yapının tekrar ayağa kaldırılmasını istiyoruz.” dedi. Tahribatın yoğun olduğu bir alanda çalışma yapacaklarını, ancak buna rağmen önemli bulguların çıkacağına inandıklarını belirten Doç. Dr. Kurtişoğlu, “Kazılar neticesinde önemli bulgulara ulaşmayı bekliyoruz; ancak yangın, deprem ve savaşlar geçirdiği için saray üzerindeki tahribatın oranı çok yüksek. Tabii, saray da çok büyük. Dolayısıyla zaman içerisinde çok büyük sürprizlerle karşılaşabiliriz." şeklinde konuştu.

Uzun yıllardır devam eden saray kazısı çalışmalarına 2015 yılında ara verildiğini hatırlatan Doç. Dr. Gülay Apa Kurtişoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın sarayda yürüttüğü ören yeri projesinin bu yeni dönemde kendilerine kazı disiplini açısından büyük yarar sağlayacağını aktararak, “Ören yeri çalışması, bizim işimizi çok kolaylaştıracak. Daha önceki dönemlerde kazı alanları araç geçişinden tutun, insan geçişine kadar tamamen açıktı ve bu durum tahribata neden oluyordu. Arkeolojik açmaları uyguluyorduk, ardından ertesi gün geldiğimizde üzerinde araçların gezindiğini görüyorduk. Bu bizim çalışmalarımız açısından sıkıntı teşkil ediyordu; ancak ören yeri projesiyle çalışma sahalarının kapatılarak denetim altına alınmış olması, bizim çalışmalarımızı daha güvenli hale getirmiş oldu.” dedi.

Edirne Sarayı Hakkında…

Şehrin kuzeyinde, Tunca Nehri kenarında, 300.000-355.000 m2’lik bir alana kurulmuş olan, Saray-ı Cedide-i Amire olarak bilinen ve Topkapı Sarayı’na benzer bir yerleşim planıyla, büyük meydanlar etrafında konumlanan değişik işlevli yapılarıyla Türk Saray Mimarisi’nin genel karakterini yansıtan sarayın yapımına, 1450’de 2. Murat zamanında başlanmıştır. Hükümdarın ölümü üzerine bir süre duran saray inşaatı, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1475'te tamamlanmıştır. Kanuni Sultan Süleyman, 1.Ahmet, Avcı Mehmet, 2. Ahmet, 3. Ahmet zamanında saray sürekli tamir görmüş ve yeni yapılar eklenmiştir. 3. Ahmet'in 1718 yılında İstanbul'a gitmesinden sonra, 1768 yılında, 3. Mustafa'ya kadar hiçbir padişah Edirne'ye gelmemiş, aradaki bu yarım asırlık süreç tahribatın başlangıcı olmuştur. 1752'deki büyük deprem ve 1776 yılındaki yangınla tahribat süreci devam etmiştir. 1827'de 2. Mahmut zamanında sarayın bir kısmı tamir edilmiştir. 1829 yılında Edirne'yi işgal eden Ruslar, sarayı bir ordugah olarak kullanmışlar ve büyük zarar vermişlerdir. 1868'de Vali Hurşit Paşa'yla başlayıp, Hacı İzzet Paşa'nın 1873'teki valiliğine kadar süren tamirat döneminde birçok yapı kurtarılmıştır. 1876-77 Rus Savaşın'da düşmanın şehre yaklaşması nedeniyle Vali Cemil Paşa ile Edirne kumandanı Ahmet Eyüp Paşa'nın anlaşamamaları üzerine Bab'üs Sa'âde civarında yığılan cephanenin patlatılması ile üç gün süren patlamalar sonucu sarayın birçok yapısı yıkılmıştır. Bundan sonra yağma başlamış ve saraya ait kalıntılar başka yapılarda kullanılmıştır.

Haber Merkezi

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.