Yurttaşlık Derneği tarafından sürdürülen ‘Yerel ve Bölgesel Kamu Politikalarında Yurttaşın Sözü’ isimli çalışma kapsamında bugün Edirne Eski Elektrik Fabrikası’nda ‘Meriç-Ergene Su Havzasında Gençlik Teması’ konulu toplantı düzenlenecek. Dernek Yetkilileri ve Araştırmacılar, gerçekleştirilecek toplantıyla ilgili bilgi vermek amacıyla kentte bulunan bir tesiste basın açıklaması düzenledi.
ŞİMŞEK: “MERİÇ-ERGENE SU HAVZASINDA GENÇLİĞİ ELE ALDIK”
Yurttaşlık Derneği Koordinatörü Soner Şimşek, yurttaşların sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişimi noktasında 3 su havzasında çeşitli araştırmalar yaptıklarını belirterek, “Derneğimiz, İstanbul merkezli 1993 yılından beri faaliyetlerini sürdüren bir sivil toplum kuruluşu. Daha çok demokratikleşme, temel yurttaşlık hakları, insan haklarının savunulması, çatışma çözümü ve barış süreci gibi konularda çalışmalar yürütüyor. Çalışmamızı 3 su havzasında yürütüyoruz. Meriç-Ergene su havzası, Marmara su havzası ve Susurluk su havzası. Bu su havzalarının tam ortasında mega kent İstanbul var. Yurttaşların dertlerini dinleyip değerlendirmeye çalıştık. Bu kapsamda da önümüze gıda meselesini aldık. Yurttaşların sağlıklı ve güvenilir gıdaya erişimi önemliydi bizim için. Bu kapsamda İstanbul’da arama toplantısı yaptık. Havzalardan katılımcılar oldu. Edirne’den de oldu. Şimdi Edirne’ye geliş amacımız; havzalarda sivil toplum atölyelerini gerçekleştirip beraber akıl yürüterek bundan sonraki adımı belirlemeye çalışmak. Meriç-Ergene Havzası için tarımsal üretimde gençliği ele almaya çalıştık. Çünkü burada sürdürdüğümüz çalışmalarda ve görüşmelerde, gençliğin altı çiziliyordu.” dedi.
BÜKE: “GENÇLER ÇİFTÇİLİK YAPMAK İSTEMİYOR”
Tarım, Gıda ve Kır Sosyolojisi alanında çalışmalar yürüten Sosyolog Atakan Büke, kentte bulunan birçok kurum ve kuruluşla gençlik ve tarım ilişkisi hakkında görüşmeler yaptığını belirterek, “Artık gıdaya yalnızca gıda diyemediğimiz bir noktaya geldik. İlla başına bir sıfat koyacağız. Ne oldu da gıdada sürdürülebilirlik sorunu oldu, ne oldu da biz ne yediğimizi bilemez hale geldik? Gıda ne ara bu kadar eşitlik ve adalet sorunu oldu? Her 9 kişiden 1’i küresel ölçekte aç bugün. 1-2 gün de değil, kronik olarak aç. 2 milyarın üzerinde insan, besin maddelerini yetersiz alıyor. Obezite, 1975’ten bu yana 3 kat artmış durumda. Bunların hepsi aslında yoksulluk sorunu. Artan kanser vakaları var. Dolayısıyla gıda, kamu politikalarının da çok merkezi bir konusu haline geldi. Bu araştırmada gençliği şu aşamada dert edindik. Tarım ve gıdada bu coğrafyadaki bir başka sorun da yaşlanma. Tarımsal üretimle uğraşan nüfus azalıyor, sanayileşen yerleşim yerleri kırsaldan gençleri çekiyor, toprak bir şekilde canlılığını yitiriyor. Bunun yanında gençler de tarımla ilgilenmek istemiyor. İyi para kazansa da kalmak istemiyor. Sosyal olarak yoksunlaşan kırda gençler kalmak istemiyor. Bir toplantımızda, ‘Belki de biz son tarım kuşağıyız’ şeklinde çarpıcı bir ifade kullanılmıştı. Böyle çok büyük bir sorunla karşı karşıyayız ama bir yandan da olanaklar ve imkanlar var. Bu sorunlar şöyle bir şeyi gündeme getiriyor; İstanbul gibi metropol illerde daha yoğun gördüğümüz ama Trakya’da da sivil inisiyatiflerin peşine düştüğü yerel yöresel gıdaları korumak isteyen, yöresinin gıda sistemini, aile işletmelerini korumak isteyen gıda toplulukları da türedi. Ya da ekolojik tarım, köylü tarımı gibi hem anlayışlar hem de pratikler ortaya çıktı. Bir yandan gıdada, bir yandan da tarımda ortaya çıkan bu yeni talep, yeni hareketlerle acaba gençlik buluşabilir mi? Bizim aslında bu araştırmada kafamızdaki soru bu.” ifadelerini kullandı.
BÜKE: “NEDEN TARIMDA OLAN DEĞİL DE KENTTEN GELECEK GENÇ DESTEKLENİYOR?”
Görüşmeler sırasında ‘Genç Çiftçi Projesi’ konusunun da gündeme geldiğini söyleyen Büke, “Ziraat odaları ve kırsal kalınma örgütlenmelerinde bu konu çok gündeme geldi. Hedefine ulaşmada güçlük çeken bir proje olması çok fazla eleştiriliyor. Kıymetli bir çaba olduğu bir gerçek fakat sonuçları itibariyle istenileni üretmekte güçlük çekiyor. Çünkü istenilen kriterler, gençlerin karşılayabileceği kriterlerden uzak. Tarımsal üretimle uğraşan gençlerin en büyük sorun, topraklarının olmaması. Toprak mülkiyeti ya babada ya da atada. Finansal kaynakları sınırlı. Bilgiye erişimi kısıtlı. Sözleri kamu politikalarında pek fazla dinlenilmiyor. Dolayısıyla kriterler pek uygun değildi. Benim bu konuda duyduğum en büyük eleştiri, ‘Tarımda, kırda olanı desteklemek varken, gençleri orada tutmak varken neden kentten gelecek bir genci hayvancılığa teşvik etmek adına desteklersiniz?’ olmuştu. Aslında projedeki ana eleştiri de bu.” ifadelerini kullandı.
Kerem Filiz