Topluma yapılan hizmetlerin , yararlı işlerin yok edilmesinin mümkün olamayacağını belirtmek için mecazi olarak “ Güneş balçıkla sıvanmaz” denilir.
Buna örnek olarak Atatürk’e yapılan karalamaları da aynı kapsamda değerlendirebiliriz.
Halkın sevgisini kazanan , gönüllerde taht kuran Atatürk sevgisini onun ilkelerine ve cumhuriyete karşı olan kesimlerin çabaları için de “ Güneş balçıkla sıvanmaz” ibaresini kullanabiliriz.
Atamızın ölüm yıldönümünde yine bazı irticacı gruplar ona çamur atma çabası içinde oldular.
Bunlar toplumun ekseriyetine yakın kesiminde itibar görmeyen sadece kendi yandaşlarına mesaj veren gerçekle ilgisi olmayan açıklamalardır.
Bir süre sonra onlar da bu yaptıklarının ne kadar yanlış olduğu ülkenin zararına olacağını anlayacaklardır.
------------------------
YURTTA SULH CİHANDA SULH
Ne demiş Ulu önder “ Yurtta Sulh Cihanda Sulh” Atamız yıllar önce bugünleri de düşünerek bu sözlerini söylemiş. Bugün yaşadığımız olaylara baktığımızda Atatürk’ün bu sözlerinin ne kadar haklı olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Ülkemiz etrafında gelişen olaylar, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum insanların birbirine güvensizliği rahmetli Önderimizin sözlerini doğrular nitelikte değil midir?
Daha önceleri de olduğu gibi halkımız, gençlerimiz yine Atanın aramızdan ayrılışının 81. Yılında onu sevgi ve özlemle andılar, bağırlarına bastılar.
Atatürk dünyada her geçen yıl değeri daha çok anlaşılan bir önder.
Bunu bizden çok onu örnek alan başka ülkeler de kabul ediyor.
Ülkemizde Atatürk anıtına eserlerine saldıralar düzenlenirken, bazı ülkelerde Atatürk anıtlarını dikiliyor. Bu da sevginin ne boyutta olduğunu göstermez mi?. Onun için Atatürk’ü karalamaya çalışanlar boşuna çaba harcamasınlar yazımın başında da belirttiğim gibi “ Güneş balçıkla sıvanmaz”
-----------------------
ALLAH TRAKYA’YA HER ŞEYİ VERMİŞ DE;
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu Ticaret Borsası’nda yaptığı konuşmasında Edirne’nin güzelliklerini sıralayarak,” Allah Trakya’ya her şeyi vermiş” benzetmesi yapmış.
Bu söyledikleri doğru da; bizim Allah’tan yana şikayetimiz yok. Bizim endişemiz Allah’tan gördüğümüz cömertliği kulandan görmememiz.
Edirne’yi ziyaret eden siyasilerimiz ve Hisarcıklıoğlu gibi önemli kuruluşların yöneticileri her zaman Edirne için bu tür insanların ruhunu okşayan sözler söylerler, ve bir dizi vaatte bulunurlar . Daha sonra bu söylenenler unutulup gider. Allah’ın verdiği bu güzelliklere kullarının da katkısı ile Edirne’nin Avrupa’da örnek bir kent olacağı bilindiği halde. kentimiz kullardan, yöneticilerden kaynaklanan bazı hizmetlerden yoksun kalıyor.
Bizler sadece Allah’ın güzellikleriyle yetinmek zorunda kalıyoruz. Beyler bu güzel kent için Allahın güzelliklerine biraz da kullar katkı yapsın.
Başka illere yeterinden fazla gelen devlet hizmetlerinin bir bölümü de Edirne’ye verilsin.
Bu güzelliklerden sadece Edirneliler değil tüm halkımız mutluluk duyacaktır. Hisarcıklıoğlu’ Selimiye Cami çıkışındaki rezaleti görmesini isterdim. O bize Allah’ın verdiği bir şey değil kullarının işkencesi.
Bu arada kendisini karşılayan sayın yöneticilerimizin de kendisini alkışlama düğmelerini ilikleme yerine Edirne’nin önemli sorunlarını Bu tür yöneticilere aktarmalarını beklerdim.
------------------------
GÜMRÜK KAPILARINDAN YARARLANAMIYORUZ
Ayrıca Edirne halkı sınır kapılarından hiç yararlanamıyor. Daha önceki yıllarda bu imkanlar daha genişti. Buralarda ekmeğini kazanan insanlarımız vardı. Bu konuda da oda, borsa yöneticilerimizin taleplerinin olmasını bekliyorum.
Bu imkanlar Anadolu’nun bir başka ililnde ne düzeyde olduğu biliniyor.
Edirne halkı bu imkanlardan mahrum. Gümrük kapılarından bizlerden çok başka yerler yararlanıyor. Hisarcıklıoğlu aslında çok doğru söylemiş. Allah cömert davranıp Tırakya’ya her şeyi fazlasıyla vermiş. Bizler de kulların yardımını bekliyoruz. Bu arada yardım talebinde bulunanların da daha cesur olması gerektiğini hatırlatıyoruz.
----------------------
GERÇEKLER AÇIKLANMADIĞI ZAMAN DEDİKODU ÜRETİLİR
Toplumun genelini ilgilendiren bilgilenmesi gereken konularda bazı resmi ve özel kurumlarımız rutin sıradan işler de olsa bunların gizli kalmasını adeta bir sır gibi saklanması yolunu seçiyor.
Böyle durumlarda da o kurumlar hakkında kamuoyunda asılsız dedikodular türetiliyor.
Aslında kurumlarımız topluma hizmet için vardır. Halkın bilgi sahibi olması gereken konuları kamuoyuna duyurması bilgilendirilmesi gerekir.
Hiç bir özelliği bulunmayan olağan işleri dahi gizlilik esasına bağlanması o kurumlar hakkında toplumda şüphe uyandırıyor “ bazı şeyler gizlendiğine göre acaba burada bazı olumsuz işler mi oluyor” şüpheleri yaygınlaşıyor.
Her nedense bazı resmi ve özel kurumlarımız kamu oyna bilgi vermeyi bir külfet, gereksiz kabul ediyor. Buna hiç gerek görmüyor. Bazı kurumlarımızdan bilgi almak için ise birçok yaptırımlar engeller uygulanıyor. “ Üst makamlar izin vermediği sürece açıklama yapamayız. Oradan izin almanız gerekir, oraya başvurun izin verilirse açıklama yapabiliriz” deniliyor.
Öğrenmek istediğiniz sıradan bir konu da olsa bu yöntem uygulanıyor.
Bu kuruluşlarımız yaptıkları etkinlikleri kendi ölçülerine, görüşlerine göre kamuoyuna duyuruyor. Basınımız da bunları doğru kabul ederek yazmak zorunda kalıyor.
Aslına bakılırsa basın mensuplarının görmedikleri, tanık olmadıkları bir şeyi bir olayı doğru olarak kabullenme zorunluluğu olamaz.
Ne yazık ki kurumlarımızdan gelen, bazılarının altında imzası dahi bulunmayan kendi görüşlerini yansıtan bilgi notları bizler için habermiş gibi kabul ediliyor.
Örnek vermek gerekirse diyelim bir müdürlüğümüz kendi iş alanında bir etkinlik yaptı. Bu o anda basına yansıtılırsa haber niteliği taşır. Bunun mülki amir tarafından onaylanıp basına aktarılıncaya kadar haber özelliğini kaybeder. Bunu okuyan vatandaşlar” O işler günler önce olmuştu şimdi haber yapılmış “ diye bu gecikmeyi basına mal eder. Aslında burada suçlu olan basın değil haberin gecikmesine neden olanlardır.
------------------------
ZAMLARA ALIŞTIK
Bakıyoruz akaryakıt fiyatlarından birkaç kuruş indirim yapılıyor. Halkımız seviniyor” işler iyi gidiyor akaryakıt fiyatları düşüyor” diye mutlu oluyor. Daha sonra bir bakıyorsunuz bir akşamüzeri katlama zam geliyor. Kimsede ses yok.
Döviz fiyatları almış başını gidiyor. Bazıları” Benim Almanya’da oğlum var çok para alacak” diye seviniyor. Döviz fiyatlarının artışının her şeye yansıyacağını pahalılığı artıracağını hesaplamıyor.
Bir biri ardına gelen zamlar karşısında millet şaşkına döndü; hangisini destekleyeceğini hangisine karşı çıkacağı konusunda refleksini kaybetti.
Bu arada tarım girdilerine zam gelmiş. Su fiyatları yükselmiş, elektrik faturaları cep yakıyor, emekli maaşları yoksulluk sınırı altında., İflaslar çığ gibi büyümüş, yedi emin alanları icralık araçlarla dolmuş, icra dosyaları katlanmış, parasız denilen sağlık paralı hale gelmiş” paran kadar sağlık” yöntemi uygulanıyor,bunlara aldıran yok. Yöneticiler “Cambaza bak” diyor biz de bakıyoruz. Allah sonumuzu hayır etsin ne diyelim.
**************************************************************************************
FIKRA
DALGIN PROFESÖR
Günün yorgunluğu içinde olan profesör, akşam olduğunda eve keyifsiz ve sıkıntılı bir şekilde gelir.
Üstelik bölü e iyice bükülmüş durumdadır.
Evdekilere :
_” Çabuk bana bir doktor çağırınız” der ve bilimi doğrultamıyorum diye ekler.
Kısa sürede eve gelen doktor profesörü dikkatle muayene eder ve sonucu bildirir:
“ Vallahi hocam sağlığınızda bir sorun yok. belinizi doğrultabilmeniz için pantolonunuzun düğmelerini yeleğinizin iliklerine geçirmeyiniz yeterli olur”
---------------
ÖZLÜ SÖZ
İyilerin arkasında bir tahta kapı kapanırsa, önünde bir altın kapı açılır.
İSVİÇRE ATASÖZÜ
*******************************************************************
FIKRA
ASTSUBAY
Bir kışlada astsubay acemi erlere ilk derslerini verirken sordu:
_” paşayla binbaşı arasında ne fark vardır?”
Acemi erlerden biri hemen yanıt verir.
“ Paşa şişmandır, yaşlıdır, babadır izini çoktur. Binbaşı ise gençtir, zayıftır, serttir, nöbet çoktur”