Sokağa çıktığımızda şöyle çevremize bakalım.Gülen, çevresine neşe saçan birbiri ile selamlaşan hal hatır soran sohbet eden insanların sayısı her geçen gün azalıyor.
Gerek halkın yaşam şartlarının zora girmesi,kış aylarında bu zorlukların artış göstermesi, gerekse medyanın ve siyasilerin halk arasında husumetin yaygınlaşmasına çanak tutması sonucu bugün hoşgörüsüz, öfkeli dostlukları azalan bir toplum haline geldik.
Basına yansıtan haberlerde her gün yok yere başlayan aileler arası kavgaları,bu kavgalara katılan sorunla ilgisi olmayan kişilerin bu kavgada taraf olup öfkelenmelerine tanık oluyoruz.
Kendisine yan baktı,birine benzedi tipini beğenmedi diye celallenip kavga çıkaran,bunu yaralama cinayete kadar sürdüren insanlarımızın olması üzüntü verici.Düğün dernekler toplantılar futbol maçları bazen dövüş alanına dönüyor.Kavgada öz annesini, babasını ,bacısını, akrabasını katledenlerin olması bizim gibi asırlardır barış içinde yaşamış bir topluma yakışmıyor.Af çıkmasının ardından hapishaneler kısa sürede yine ağzına kadar doldu.Hükümet yeni ve daha büyük hapishaneler yaptıracakmış.
İşyerleri ,insanlara istihdam yaratacak,yaşamımızı kolaylaştıracak yerlerin açılması yerine hapishane açılmasına ihtiyaç olması acaba neyin göstergesi?
Bunu sorgulamamız gerekmez mi?
-------------------
KUTUPLAŞMAYA MEDYA VE SİYASİLER ETKEN OLUYOR
Toplumumuzun öfkeli ve hoşgörüsüz bir toplum haline dönüşmesinde televizyonlardaki birbirine tuzak kuran,halkımızın gelenek ve göreneklerinden uzaklaştıran,Avrupa özentisi dizilerin etkisini yok sayamayız.
Oradaki görüntülerden etkilenip benzerlerini yaşamında uygulamak isteyen,soygun girişiminde bulunanların sebebi bu diziler olmuyor mu?
Aradan uzun süre geçmesine karşın Kemal Sunal ve benzeri filimler neden toplumumuz tarafından ilgi ile izlenebiliyor?
Neden sinemalarda onların yeri doldurulamıyor.? Şarkılar da öyle değil mi?
Yeni çıkan bir mevsim sonunda unutulup giden müzik eserlerimiz var. Bunların kısa zamanda unutulmasına karşın uzun yıllar devam eden halkın dilinden düşmeyen eski şarkı ve türkü özlemimizin altında yatan gerçek ne?
Gelişen teknoloji ve insanlarımızın medya bağımlılığı bizleri birbirimize bağlayan gelenek ve göreneklerimizi de alıp götürüyor.
Vücudumuzun kılcal damarları gibi olan bu ortak değerlerin bir biri ardına kaybolması toplum arasındaki dostluk bağlarını da yok ediyor.Özellikle siyasilerin birbirlerini acımasızca suçlayan üslupları,kırıcı konuşmaları toplum arasındaki dostluğun azalmasına, husumetin doğmasına zemin hazırlıyor.
Siyaset ,adeta karşısındakini hasım durumuna getirme, düşmanlaştırma durumuna getirmesi iyiye alamet değil.Bunun zararını yine toplumumuz çekecek.
Siyasiler gelip geçicidir.Ona alet olan rüzgarına kapılarak amaçlarına uyarak eş ve dostunu siyasi hesaplarla hasım gibi görenler yine birlikte yaşamaya devam edecek.
Toplumumuz arasında farklı ve gereksiz nedenlerle kutuplaşmanın nelere mal olduğunu daha önceleri gördü.Bazı bölgelerimizde onların acıları ve izleri devam ediyor.Tüm bu tahriklere rağmen toplumun büyük kısmı siyasilerin bu oyununa alet olmuyor.
Asırlardır devam eden dostluklarını siyasilerin beklentileri için yok etmiyor.
Önemli olan bu toplum arasında bu hoşgörü komşuluk ve dostluk ilişkileri devam etmesi .Bu devam ettiği sürece toplum arasına nifak sokmak isteyenler,kutuplaşmayı hedefleyenler başarılı olamayacaktır.
Bu çevreler bugüne kadar olamadılar bundan sonra da başarı şansları yok .
--------------
FIKRA
BARİ KURŞUNA DİZİN
Fıkra bu ya:Bir İngiliz,bir Fransız bir de bizim Karadenizli Temel idama mahkum olmuş.Yetkililer idam mahkumlarının şekillerini kendilerinin seçmesini ister.Fransız, ölüm için giyotini seçiyor.Giyotın bıçağı geliyor mahkumun boynuna bir santim kala duruyor.Fransız affediliyor.
İngiliz ise asılmasını istiyor.Tam asılacağı sırada ip kopuyor o da affa uğruyor.Sıra Temel’e geliyor: Temel şöyle diyor:
“Beni kurşuna dizin.Giyotin de ipte bozuk zaten”