Kurtuluşumuzun ikinci Adamı Ve Atatürk’ün her yönüyle silah arkadaşı… İsmet İnönü’yü 25 Aralık 1973’te yitirmiştik. Zaman ne çabuk geçip gidiyor, yıllar olmuş.
İsmet Paşa’ın anıları yazmakla bitmez. Ben O’nu Şevket Süreyya Aydemir’in İKİNCİ ADAM yapıtında daha detaylı tanımıştım. O’nu anarken aklımda kalan çarpıcı yaklaşımlarından bazılarını dillendirmeye çalışacğım,elimden geldiğince.
İnönü’yü sevmeyenlerin varlığını çok duydum ve biliyorum. Hani derler ya, ve yakışık olursa şu deyişi “eşeğni dövemeyen semerini dövermiş” anımsatmak istiyorum.
Aleiddi, faal, düşüncesi gayet açık. Astlarına hâkim. İyi bir görüş ve olayları süratle algılama yeteneğine sahip. Orduda ve memlekette üstleneceği önemli vatan görevlerinde ve hizmetlerinde kendisinden büyük hizmetler beklenir. Mükemmel bir ahlaka sahiptir. Dürüst bir kişisir.” (Cumhuriyetten).
Bir de bir yabancının değerlendirmesine bakalım:
“Prof. Dr. Dankwart,(siyaset bilimcisi), İnönü’yü Dünyada elinde ancak bir diktatörde bulunacak güçten, demokrasiyi gerçekleştirmek için feda eden tek devlet adamı olmanın eşsiz onuruna sahip”
Evet, çok partili döneme geçişin en önemli devlet adamıdır. İktidarı yitirmesine rağmen bunu başarmış, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı olarak görevini sürdürmüştür. Yani demokrasiye geçişin en önemli devlet adamıdır..
Olayı şöyle yorumlar:
“En önemli yenilgim en büyük başarımdır.”
Gelelim Lozan’a: Ülkenin kaderini belirleyen antlaşmaya. Karaağaç’ın savaş tazminatı olarak alındığı Lozan’da olan bitene.
