İzmir'in Seferihisar açıklarında 30 Ekim Cuma meydana gelen 6,6 büyüklüğünde depremin ardından Çarşamba günkü yazımda bu üzücü durum ile ilgili yaşananların bir bölümünü yazmış ve bu günkü yazımda da tamamlayacağımı belirtmiştim.

Aralarında Edirne'nin de bulunduğu birçok şehirde hissedilen ve 15 saniye süren deprem sebebiyle bazı evler yıkılmış, çok sayıda bina da hasar görmüştü.

AFAD, şu ana kadar 114 kişinin hayatını kaybettiğini ve 1.035 kişinin yaralandığını açıkladı.

Yaralılardan 898’i taburcu edilirken, 137 kişinin tedavisinin sürdüğü belirtildi.

AFAD'ın 6.6 şiddetinde ölçtüğü deprem, Kandilli Rasathanesi tarafından 6.9, ABD tarafından da 7 olarak kaydedilmişti.

Deprem sonrasında, büyüklüğü 4’ün üzerinde 46 artçı olmak üzere, toplam 1855 artçının yaşanmış olması depremin süresinin kısa ama şiddetinin yüksek olduğu anlaşılıyor.

1.Deprem yazımda bazı konulara değinmiş bu felakette kimlerin suçlu veya müsebbip olabileceği konusunda yorumlar yapmıştım.

Basından da izlediğimiz gibi öncelikle ve çoğunlukla müteahhitler bu durumun sorumlusu olarak gösteriliyor.

Bende katılıyorum ve bu tezi destekliyorum.

Malzemeden çalma,işçilikten kaytarma gibi insanlık dışı davranışları yapanların müteahhitler olduğunu söylerken işini çok doğru yapan,vicdan sahibi Müteahhitleri de genelleme yaparak suçlamamak gerekir.

Vicdan ve merhamet sahibi bir Müteahhit yaptığı apartmanda kendi eş ve çocuklarının oturacağını ve herhangi bir durumda kendisinin canının yanacağını var sayarak iş yaparsa o inşaatta hata bulmak güçtür.

Ama tam tersi düşünce ile sadece para kazanmayı düşünüp kazancının fazlalaşması için yaptığı suistimalleri mubah sayan bir müteahhit ise bu tür felaketlerde çok büyük kayıplar yaşamak kaçınılmaz olur.

Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi binaların inşaat ruhsatlarını ve bittikten sonra da oturma ruhsatını veren Belediyelerin çok büyük vebal ve sorumluluğu vardır.

Binaların sağlamlık ve şartları harfiyen yerine getirilerek yapılmasını sağlayan,bir şehrin konum ve yerleşiminin güzel olmasını da çarpık ve düzensiz bir şekilde olmasını da sağlayan Belediye İmar Müdürlükleridir.

Bana göre bu müdürlük ve bünyesinde oluşturulan İmar Komisyonları büyük sorumluluk ve vebal altındadırlar.

Edirnemiz bu konuda bana göre şanssız illerden biridir.

Beş yıl Meclis üyeliği yapmış bir kişi olarak tüm birimlerin ve Müdürlüklerin çalışmalarını çok iyi bilen biriyim.

Bana ve birçok kişiye göre İmar komisyonlarına seçilen kişilerin halihazır çalışan Mimar ve Müteahhitlerden oluşması bana göre çok doğru bir durum değildir.

Meclis üyeliğine ve İmar Komisyonuna seçildikten sonra göstermelik olarak iş yeri bir başkasına devredilse bile işleri bulan,toparlayan hatta yapan yine İmar Komisyonunda olan Mimarlar oluyor.

Dolayısıyla müşteri bulmakta kolaylaşıyor.

Herkes komisyonda iktidardan olan kişiye yaptırmaya çalışıyor çünkü komisyonda kabul edilme şansı %99 onun lehine gelişiyor.

Buda bana göre çok yanlış bir durum.

Şu anda Edirne iki bölümden oluşuyor bilindiği gibi.

Yeni Edirne dediğimiz yeni yerleşim bölgesi 1985 yılından sonra kuruldu.

Ovanın göbeğine bomboş tarlalara yapılan ve hiçbir engel bulunmayan bir yapılaşma böylemi olmalıydı?.

Yıllar önce kurulmuş olan Karaağaç Mahallesi örnek alınarak yapılmış olsaydı şu anda ip gibi cadde ve sokaklar görmek mümkündü.

Neyse geçti bunlar ama bundan sonrasına dikkat etmekte yarar var.

Başkanımız Recep Gürkan ekibiyle birlikte çürük binaların taranmasına başladı.Hayırlı olsun.Dilerim Kentsel dönüşüm uygulaması başlar da 35 40 yıllık iptidai şartlarda yapıldığı bilinen bu binaların yerine depreme dayanıklı evlerde oluşan mahalleler ortaya çıkar.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.