Kent yaşamı köy yaşamına benzemiyor. Özellikle Edirne gibi turizm merkezi olmaya aday bir kent. Bu denli tarihi doku ile bezenmiş bir şehirde  yaşayan tüm insanlarımız  bu kentte yaşamanın sorumluluğunu idrak etmeli.

                Uyum sağlamanın başında da çevreye duyarlı olmak ve korumak,   çevremizin sokaklarımızın  kirletilmesine fırsat vermemek geliyor. Nasıl ki kendi  evimizi ve bahçemizi temiz tutmaya özen gösteriyorsak sokakları da temiz tutmamalı, çevreye çöpleri saçmamalıyız.

                Ülkemizin özel  ve güzel  kenti  konumunda olan  Eskişehir’de  bir heykel tartışılıyor. Bu kentin çevreye duyarlı Belediye Başkanı  Yılmaz Büyükerşen, bazı kişilerin çevreyi kirletmesini önlemek, halkın duyarlı olmasını  sağlamak  için  Porsuk çayı kenarına  çekirdek yiyen bir eşek heykeli  yapmış.

                Bu bazılarınca eleştiri konusu olsa da etkileyici bir görüntü oluşturuyor. Bu aslında ibret alınması gereken bir görüntü.

                Şehrimizin her yanında  çöp araçları var. Bazı kişiler çöp konteynırların  kapağını açıp çöpünü içine koyacağı yerde çöpü   yanına bırakıyor. Atıkları köpekler yiyecek bulma umuduyla  karıştırıp  kirliliğe çöplerin  yayılmasına neden oluyor  Bazı  kişiler  inşaat atıklarını  çöp araçlarının yanına  döküyor.

                Bunlar Edirne gibi tarihi turistlik kente yakışmayacak  çirkin görüntüler.

                Bu işi yapanlar  Edirne’ye layık çağdaş insanlar olamaz. Şehirde yaşamanın bir sorumluluğu bedeli olmalıdır. Hepimiz bu kurallara uymak zorundayız.  Bu kentte  öyle salla pati istendiği gibi yaşamaz” ben istediğim gibi yaşarım kimse karışamaz” anlayışı ile  olmaz.

                Çoğumuz komşu ülkelere ve Avrupa’ya gidiyoruz. Oralarda  kurallara nasıl riayet edildiğini çevrenin  ne kadar temiz  olduğunu   gördüğümüz halde aynı kuralları ülkemizde uygulamıyoruz.  Çevre duyarlılığı çevremizin temiz olması  medeni olmanın olmazsa olmazıdır

                ÇOCUĞUNUN  PİSLİĞİNİ SELİMİYE ÇEVRESİNE ATIYORDU            

                Bir gün Avrupa’dan gelen bir aileye rastladım. Selimiye Camisini ziyarete gidiyorlardı. Baktım aracı süren gurbetçi  elinde bir poşeti sokak  kenarına attı. O anda kendisine attığının ne olduğunu sordum af edersiniz çocuklarının pisliği olduğunu çekinmeden söyledi.

                Bunu Avrupa’da atıp atmayacağını sorduğumda orada ceza yazıldığını sıkılmadan söyledi.  Maalesef gurbetçilerimiz orada  medeni davranıyor, kurallara  uyuyor. Memleketine  geldiklerinde  yine eski alışkanlıkları nüksediyor. İşte bu olmuyor. Onun için  çevremizi temiz tutma konusunda  duyarlı olmalıyız  yabancılardan örnek almalıyız. Yoksa böyle kirli sokaklarla turizm kenti olduğumuzu kimseye inandıramayız.

KALDIRIMLAR İŞGAL EDİLMEMELİ

Edirne’nin bazı sokaklarında araç sürücüleri araçlarını yayaların gelip geçeceği yerlere park etme alışkanlıklarını sürdürüyor. Yayalara ayrılan kaldırımlar araç park alanı haline dönüşüyor. Bu konuyu defalarca dile getirdim.   Araçların park etmemesi için konulan dubaların da araç park alanı olmasını engellemediğini  defalarca satırlarımda  gündeme getirdim.

                Bunun için öne sürülen gerekçe şu”  Ne yapalım araçlarımızı park edecek yer yok kaldırıma çekmek zorunda kalıyoruz”  böyle bir mazeret olamaz. Yapılan kaldırımlar yayalara ayrılmışsa oradan yayalar yararlanır.  Elinde pazar arabası ile kaldırımdan geçmek isteyen  insanlar, yaşlılar, engelliler,  kaldırımlara araçlar park ettiği için araçların arasından geçip  hayatını tehlikeye atmak zorunda kalıyorsa  orada bir yanlışlık var demektir. Bazı kaldırımlar da  farklı işyerlerinin işgali altında. Bakıyorsunuz masalar kurulmuş, insanlar bacaklarını uzatmış yayalar geçecekmiş kimsenin umurunda değil. Böyle olmamalı, herkes kurallara uymalı. Bu sağlanmadığı takdirde orada huzur  beklemek hayal olur.

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?

İLK DENİZALTI 1885  YILINDA DENİZE İNDİ

Tarihimizde ilk denizaltı 1885 yılında  İngiltere’den getirildi.

İngiliz gemi  mühendisi  Karet’in denetiminde yapılan  bu ilk denizaltı çok beğenildiğinden  iki denizaltı daha alındı. Ancak son denizaltıların  kurulma ve takılma işlemi  İstanbul’da  Taşkızak’ta yapıldı.

1888 yılında da denize indirildi. Türkiye’ye getirilen bu ilk denizaltılar buharla çalışıyorlardı.Ağırlıkları 160 ton, boyları 30,5 genişlikleriyse 3,66 metreydi. Denizaltıda bir  komutan üç makine subayı ve bir de ateşçi vardı.  

NEDENİ VAR MI?

Moiz’in bir temizleyici dükkânı vardı. Arkadaşlarından biri  Moüiz’i  kolunda bir pantolon acele acele bir yere gittiğini görünce dayanamadı sordu.

-“ merhaba Moiz   nereye böyle.”

-“ Pantolonumu temizlemesi  için Salamon’a götürüyorum.” –“Anlamadım “ dedi arkadaşı “ senin temizleyici dükkanın var da neden rakibine götürüyorsun,”

- “ nedeni var mı kuzum? Onun fiyatı benimkinden daha ucuz da ondan”  

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.