Edirne-Kırklareli arası
Altmış kilometre bir saat
E-5’en kuzeye sapınca
Tripleks evlerden sonra
İskender Köy
Sonra ince ince
Yükselir düzlükler
Yazsa
Gülümser sarı sarı
Güneşe dönük ayçiçeğiler
Hele hele mayıssa
Yemyeşil bir zeminde
Bayrağımız gibi dalgalanır
Papatyalı gelincikler
Hasköy’e ulaşınca
Yolun tam yarısı
Sallanır durur iki kümecik bulut
Ufukta
Biri erik biri şeftali
Ürünlü İnece derken
Görünür bizim Kırklar
Yeşil gözlü bir doğa
Nefis kokular
Hele hele Vize’de
Çiçeklendiyse ıhlamurlar
Kırklareli çiçek çiçek
Kofçaz Dereköy
İnecek var inecek
İşte Kayalı Barajı
Az ilerde “görülecek”
Karadeniz’e doğru
Meşe gürgen Istırancalar
Demirköy İğneada
Güzellik Suyu Karpuzçatlatan
Orman kokulu
Harikalar
İğneada deyince
Karadeniz orman kum
İç içe
Sıcağı duyamazsınız burada
Temmuz ortası bile
Kıyıköy’de Çamlıkoy
Çam kum deniz ırmak
Serin Balkan rüzgarı
Sizi sonsuz duyumlara uçuracak
Vize artık bir müze
Alabalık bolluğu
Pınarhisarla ikizdeş
Lüleburgaz Babaeski
Bildim bileli kardeş
Kırklareli toprağı
Bağ ister bakım ister
Görmemek olmaz bir kent
Görmekse ömre bedel
Kaynarca ve Dereköy
Ölümsüzlüğe kucak açmış
Meşeler gibi açar akar
Orpheus lirini
Öyle içli çalar ki
Canlı cansız suspus dinler
Eşi Eurdike’yi
Bu sese dirilttiler
Kırklareli Edirne arası
Şiir kokar gül açar
Niyazi Akıncıoğlu’mu
Oralardan küs bakar
Açınca kırklar gülü
Yüreğimde kuşlar uçar
N.T
