“Neylerdin ölüm her kesin başında,
Uyudun uyanmadın olacak kimbilir nasıl nerde kaç yaşında…”
Ne zaman bir felâket ya da deprem olsa, ünlü ozanımızın bu iki dizesine takılır akılım. İsterse takılmasın. Bu denli acılardan sonra olası mı?
Son Elazığ-Malatya depremi eski acılarımıza yenilerini kattı. Özellikle Sivrici ilçesi merkez olarak belirlendi. Şiddet:6.8 büyüklüğünde . ve şu ana kadar 22 ölü bir çok da yaralı olduğu yansımakta. Gel de üzülme, gel de acı çekme. Ekranlardan yansıyanlar izlenecek gibi değil. Görüntüler acı üstüne acı. Yıkılan binalar. Enkaz altında kalanlar, canından olanlar, yaralananlar… Tablo ne yazık ki böyle. Yani kısaca ve açıkçası içler acısı. İzlesen bir türlü, izlemesen başka…
Birkaç gün öncede Manisa Akhisar’da ve ardından Ankara’da sarsılmıştı. Bunlar da oldukça önemli idi. Sevinilecek tek yanı can kaybının olmayışı. Depremlerden sonra oluşan artçılar da korku ve kuşkuları kamçılar, çok sık olarak. Elbette mal, mülk de önemli olsa da can derdi her zaman ve her yerde en önlerdedir. Boşuna “Önce can,sonra canan ” denmemiş. Ancak bizim insanımız ve toplumumuz böyle zamanlarda duyarlıdır Hemen yardıma içinden gele gele koşar. Devletin yardımları da yadırganamaz. Bu onur verici bir olay… Böylece enkaz altından çıkarılan ve yeniden hayata dönenler belki de en şanslı kişiler. Bu yaklaşım ve yardımlar da insanın gözlerini yaşartıyor doğrusu.
1999 Gölcük depremi henüz anılarda yaşamakta. Zaten unutulur gibi değil. Daha eskilere gidersek Erzincan depremi de… İkisinde de büyük kayıplar olmuştu. Can kayıpları hem de. Sakat kalanlar da daha ayrı ve acı.
Doğal felaketler böyledir. Hiç ummadığınız ve beklemediğiniz zamanda ortaya çıkar. Ancak bilim adamları ülkemizin bir deprem kuşağında olduğunu yıllardır vurgular. Önlem ya da önlemler alınması konusunda bizleri ve yetkilileri uyarırlar. Ancak pek aldırış eden olmaz.. “Kaderde varsa!” deyip geçemeyiz. İnsan aklı bunları çözecek yetenektedir. Japonya’yı örnek gösterebiliriz. Oralarda da büyük depremler olmakta, hem de daha sık. Buna rağmen canından olan ya hiç ya pek az. Demek ki gerekli önlemler alınınca üzüntüler de yaşanmamakta.
Dünya da bir canlıya benzer bana göre. Kendine göre de yasaları vardır. Doğal güzellikler yanında, doğal yıkımlar da onun yapısında vardır. Kendi kendini onarır. Bu açıdan bakınca, onunla barışık olmak da insanlığın görevi olmalıdır.
Depremleri önceden haber alma durumu henüz yok. Ancak insanoğlu olarak gerekli önlemler alınabilir. Bizim eksiğimiz galiba bu. Bu konuda aklımızı başımıza toplamamızın zamanı geldi geçiyor, kanımca. Halkımıza geçmiş olsun dileklerimi iletir, gerekli önlemlerin bir an önce alınmasını diliyorum. Yaşamını yitirenlere, yaralananlara geçmiş olsun demekten kendimi alamıyorum.
----------------------------------------------------
Uğur MUMCU’yu yitireli 27 yıl olmuş. Ölüm yıl dönümü nedeniyle bir kez daha anıldı bir gün önce. O çok değerli yazarlarımızdan biriydi. Cum huriyet gazetesindeki ÖZLEM köşesinde yazdıklarıyla ne denli cesaretli olduğunu ve pisliklerin üstüne gittiğini yıllarca izledik. Ne yazık ki bir suikast sonucu yaşamını yitirdi. Zaten ünlü düşünürlerimiz hep süikast sonucu yaşamlarını yitirdi. Bunları da yaşadık. Başka ülkeler böyle değerli insanları el üstünde tutarken, bizim tam tersi bir tutum içinde olmamız yürekleri yakıyor.
O’na “Kalpaksız Kuvvai-Milliyeci” yakıştırması önemli bir varsıllık. O’nun “”Bilgi olmadan fikir olmaz” değerlendirmesi bile yarınlarda da yaşayacak önemli deyişlerinden yalnızca biri…
Ölüm yıldönümü nedeniyele söylenenlere de kısaca bakalım.(Cumhuriyetten)
Ali Sirmen: Ugur Bir Cumhuriyet aydınıdır
Rutkay Aziz: Bir yanardağ coşkusu vardı…
Rahmetli, sağlığında yaşadıklarını (çektiklerini) “Sakıncalı Piyade” yapıtında anlatmıştı.
Yani ülkemiz için büyük ve yeri doldurulamaz bir aydın-düşünürdü O..
Ulusumuz adına başımız sağ olsun diyor, saygıyla anıyorum. Işıklar içinde uyusun...
