O’na halkımız Karaoğlan’ demişti. Adı dağlara taşlara yazılmış, ünü yurt dışına taşmıştı.

Batılılar da onu “Ece Türk” olarak anmakta ve değerlendirmekteydi. CHP’yi ortanın soluna taşıyan tek liderdi. Haşhaş konusunda baskılara karşı çıkan önemli devlet adamlarımızdan biriydi.

Kibarlığı ve centilmenliği siyasete sokmayı başarmıştı O.

Birkaç gün önce ölüm yıldönümü nedeniyle anılmış, basının bir bölümü çok güzel değerlendirmelerle o yılları yediden yaşatmış ve anımsatmıştı. Bülent Ecevit’ten sözettiğimi sanırım çoktan anladınız. Gelmiş geçmiş en önemli devlet adamlarımızdan biriydi bu şair ruhlu lider.

Ama  O’nun Dünyayı sarsan en önemli başarısı Kıbrıs Barış Harekatıydı. Haklı davamızda ve kötü gidişi orada yaşayan soydaşlarımıza çektirdiklerine daha fazla dayanamayıp Garantör Devlet olarak gerçekleştirdiği iki harekâtla büyük başarılara imza atmış biriydi. Çünkü Garantör Devlet olarak böyle bir hakkımız ve yetkimiz vardı. Adanın stratejik konumu da bunu gerektiriyordu. O da gereğini yerine getirdi. KKTC olarak bir bağımsız devlet kuruldu sonra sonra. Devleti aradan yıllar geçmesine rağmen tanıyan olmasa da Türkiye’nin desteği ile bu günlere erişebilmişti. Böyle de gidecek sanki.

Biz barış Harekâtı’nın olduğu yaz(1974) Kıbrıs’a gitmeye karar vermiştik. Çünkü eşim Kıbrıs kökenliydi. Akrabaları ailesi ve tanıdıkları oradaydılar.

Böyle bir haber gelince kararımız değişti.

Ancak 1975 yazında pasaportla gidebildik Kıbrıs’a. Ailemizin bir kısmı üslere sığınmış, bir kısmı askere alınmış, bir kısmı da güneyde kalmıştı. Anamız babamız güneyde kalanlardandı. Bir süre sonra güneyde kalanları önce Türkiye’ uçaklarla taşımışlar. Bir süre sonra da yine uçaklarla kuzeye taşımışlardı.

Bizimkiler Adana’ya taşınmış bizler de Edirne’den Adana’ya giderek onları bulmuş hasret gidermiştik.

Kuzey Kıbrıs’sa döndüklerinde onları önceleri Girne’nin bir köyüne vermişler, sonraları Güzelyurt’a yerleşmişlerdi. Lefkoşe’ye, Mağusa’ya yerleşenler ya da yerlerini bozmayanlar da vardı

75 yazında Ankara’dan  66 kişilik bir uçakla Ercan hava alanına inmiştik. Girne’de ki lüks otellerin ve başka binanın duvarlarında kurşun izleri duruyordu. Mağusa yolunun kenarında da bozulmuş ve terk edilmiş iki tank ilgimizi çekmişti.

Şuraya varmak niyetindeyim. Ne zaman KKTC’ye gitsek gidebildiğimiz evlerin hemen hemen tümünde Ecevit posterleri süslüyordu duvarları. Posterlerin altında da: “Kıbrıs  Fatihi Ecevit” yazıyordu. Bu durum da insanı gururlandırıyordu, doğrusu.

Seksen sonrası olaylardan sonra CHP parçalanmış Ecevit kendi partisini oluşturmuştu. Ben de o yıllarda şu şiiri yazmıştım:

MAVİ GÜVERCİN

Verdiğin umutları da toplayıp gittin

Bir acı titreşimde

Bir kara ufuk

Göz bebekleri halkın

Oysa

Nereye konsa tarihe uygarlığa çağa

Yakışırdı adın

Yoksul evlerin yüreklerinde

Tutuşan kıvılcım

Halk ağacına

Kör bıçaklarla kazılmış kalp

Ak Denizin mavisine

Yazılmıştı adın

Sen Ece-Türk, sen umut ağacı

Barış tadı sevgilerin

Ayak izlerini yarınlara

Bir bayrak gibi gerdin

Şimdi yine

Gemilerim geçiyor ufkundan bomboş

Mavi desenlerin boynu bükük

Çarpacak yüreklerde nefesin

Eksilse de gözlerimizden

Ağlıyor

Bir zamanlar

Omuzumuza kadar konan

Mavi  güvercin

N.T

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.