Bir çiçek bin çiçek kulvarında

Güneşe boyun büken ay çiçekleri

Gönül bahçelerinden yanlış el sallıyor yine

Kaptı kaçtı rüzgarın ellerinden kimse görmeden

             *      *       *

Yılların tanıdık taşeronları o hep

Yedi ceddine çorap söküğü yamalar,

Sevda yaralı ceylan ve yavrusu

Ne yapsın gram altının yarısın yarası

             *      *       *

Koca dalgalarıyla Karadeniz rüzgarı

Koşarak yola çıkmıştı tökezledi

Merdiven altı saman nezlesi hem sevdalı

Sevdasız konuk çilindir renklendi

             *      *       *

İçime dert oldu buruk bulutlar gizi

Yağacaktı sanmıştım yağmadı gitti söylene söylene

Çok bekledi benim yaban öksürüklerim

Gökleri gür-gür gürletti şimşekleri şimşekledi

             *      *       *

Ankara uzak yılların tanıdık başkenti

Merkez-kaç yüküyle siyasetin yamacı

İstanbul desen gülümseyen gül yediveren

Seksen bir il ve yandaşları içim dışım

Aşılamak ister yaban güllerim yani aşk

                                                                      N.Tezcan

ÖMÜR BİTSE DE ŞARKILAR BİTMEZ

Bir Avni Anıl bestesi der ki: “Ah bu şarkıların gözü kör olsun…” Son günlerde işte bu şarkı dilimin ucunda mırıldanıp durmakta. Makamsızz, notasız metrenomsuz… olsa bile söylemek ister gönlüm.

Denedim ama olmadı. Neyse kendim söyledim, kendim dinledim ben de.

Şarkıların gözü kör olur mu?

Şarkı sözü yazarina ve bestecisine göre oluyormuş demek ki…

Çünkü insanların duygularını kamçılar önce,sonra da “Merdivensiz kuyulara iterler” İterler sizi yalnızlığın ve hüznün uçsuz bucaksız sınırsızlığında bulursunuz kendinizi, iç denizlerinizde Ahmet Haşim,in sesi okşamaya başlar: “Melali anlamayan nesle aşina değiliz.”, “Şiirde anlam aramak, eti için bülbülü öldürmeye benzer”.

Yalnız kişisel değil, ülke ve evren sorunları da aheste çekmeye başlar, kürekleri

İnce ve dolu bir bulutçöreklenir yüreklerinize… “Derdimi ummana döktüm,asumana inledim…”dersiniz de anlayan ve dinleyen olmaz.Aydınlanma özlemini büyüye büyüte alkışsızlığa dönüşür vereceğiniz her konser, belki bir gün… der umtlu bir bekleyişebırakırsınız filmin sonunu.

Bu kez de , başka bir şarkı bizi dürter. Beni de kucakla der. Hangi şarkı mı?”Gün gelir gidersen çok şey istemem…

İnadım yelken açıyor bu kez de. Söylüyorum bu şarkıyı, ama biraz tornistan yaparak. Gün gelir gidersen, hiçbir şey istemem, üste veririm bilşiş ol…

Ömür biter, şarkılar bitmez işte. Gözü kör olsun bu şarkıların E mi?

Hep şarkı, hep şiir elbette olmaz. Çünkü Dünya o denli küçük değil. Mitoloji bile bunlardan biridir…

İşte bir alıntı.

Dionysos, Trakya bölgesi tanrısı olarak Attis (Anadolu),Tammoz Mezopotamya) Osiris (Mısır) gibi daha erken dönem tanrılarıyla benzeşen özellikler taşıyordu. Oğanın bitki örtüsünü simgeleye Nn Tanrı olarak bilinen Dionyos’a ilişkin nüklear doadaki doğum-Ölüm yeniden doğuş süreciyle ilişkiliydi…”Kitap Eki- Cum”

NOT: Mitoloji deyip geçmeyin …Öyle güzel şeyler varki .İnanılacak gibi değil.Mümkünse konuyla ilgilenmeniz araştırıp okuyabilirseniz…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.