Mimar Sinan Salonunda yapılan Trakya Birlik yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifinin Mali Genel Kurulu toplantısına katıldım.
Bu toplantıya bağlı 48 kooperatifin 15 ilden delegeleri katılıyor.
Burada farklı bölgelerden gelen çiftçilerimizin sorunlarını daha net olarak belirlemek mümkün.
Bu amaçla gelen delegelere sorunlarının neler olduğunu sordum.
Üreticiler yaklaşık olarak benzer sorunlardan yakınıyor.
En önemli sorun ürün girdi fiyatlarının yüksek olması, özellikle gübrenin sık sık zam görmesi.
Çiftçilerimiz bugüne kadar ektikleri klasik haline gelen ürünleri ile geçimlerinin zora girdiğini söylüyor.
Topraklarında daha çok gelir elde edecekleri farklı ürün ekilmesinin yararını dile getiriyor.
Bu konuda da devletin öncülük yapması destek vermesi gerektiğini belirtiyorlar.
Bu kanola ve benzeri ürünlerle takviye edilmesinin faydalı olacağını belirttiler.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------
TARLALARA ALTERNATİF ÜRÜN EKİLMELİ
Köylüler, uzun yıllardan bu yana aynı ürünün ekildiği topraklarından verimin düştüğü, gübre gücüyle verim aldıklarını belirterek çiftçilerin farklı ürün yetiştirilmeye özendirilmesi gerektiğini söylediler.
Ege bölgesindeki çiftçilerimiz meyve ve sebzecilikten yakınıyor. pazar sıkıntısı yaşadıklarını söylüyorlar.
Üreticiler , hayvancılığın da karlı bir iş olmaktan çıktığını orada da en büyük sorunun yemlerin pahalı olmasının ve sattıkları ürünlerin fiyatlarının yeterli olmamasından kaynaklandığını belirtiyorlar.
Toplantıda görüştüğüm yurdun farklı yörelerinden gelen insanlarımızın ortak sorunu devletin tarım kesimine yeterince sahip çıkmaması ve girdi fiyatlarının çok yüksek olması. Onun dışında plansız programsız yapılan ekimlerde de vatandaşlar mallarını pazarlamada zorlanıyor.
Tam hasat döneminde ülkenin ithalat yoluna gidilmesinin de üreticilerin aleyhine bir uygulama olduğunu belirten çiftçiler.” İthalatla başka ülkelerin çiftçilerine destek veriyoruz.
Bunu ülke içindeki üreticilerimize destek olarak versek, tarımda birçok ürünü ithal etmek zorunda kalmayız.
Bugün tarım ürünlerimizin hemen hemen tamamına yakını ithal ediliyor. Hani Türkiye tarımda kendi kendine yeterli 7 ülkeden biriydi?
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
TARIM STRETEJİK BİR ÜRÜN
Tarım kesimi ihmal edilerek ülkenin kalkınması sağlanamaz.
Tarım dünyanın her yerinde en stratejik ürün, herkesin bunun bilincinde olması lazım.
Böyle giderse başka ülkelerin tarım pazarı durumuna geleceğiz.
Ülkeyi yönetenler bunu dikkate almak zorunda” diye sorunlarını dile getirdiler.
Görünen o ki, ülkemizin her yöresinde tarım kesiminin sorunları benzer özellik taşıyor.
Bu konuda sıkıntılar büyük. Bu sık sık gündeme gelmesine karşın tarımın sorunları konusunda olumlu olarak değişen bir durum olmuyor.
Çiftçilerin yaşam koşulların her geçen gün zora giriyor.
Çiftçilerimiz tarafından dile getirilen bir başka sorun ise tarlaların üreticilerde satın alınması.
Bu tarlaların kimin elinde toplandığı konusunda onların da kafalarında soru işaretleri var.
Her yörede mantar gibi türeyen tarla simsarları toprak satın almaya devam ediyor. Bu toprakların toplulaştırılmasıyla tarla sahipleri büyük çitlik sahibi haline gelecek.
Bu tarlaların sadece tarım amacıyla alındığı konusunda vatandaşların endişeleri var.
Çiftçiler bu konunun araştırılması gerektiğini savunuyorlar.
Çiftçilerin toprağından koparılması onlara yapılacak en büyük kötülük.
Ülkede yeterinden fazla işsizlik var, bir de tarımdan uzaklaşan insanların bu işsizler ordusuna katılması işsizlik sayısını daha da artırıyor.
Özetlen T.Birlik Mali Genel Kuruluna katılan üreticilerimizin ortak sorunları bu ana hatlarda toplanıyor.
-----------------------
AMAÇ BAĞCIYI DÖVMEK DEĞİL ÜZÜM YEMEK
Bazıları, benim köşe yazılarımın sadece güncel sorunları irdeleme gündeme getirme düzeyinde kaldığından yakınıyorlar.
Buna saygı duyarım. Bu arkadaşlarımız kendi görüşleri doğrultusunda haklı olabilirler. Benim gazetecilik anlayışım objektif olarak hiç kimseyi hedef almadan kişileri değil sorunları gündeme taşımak.
Onun bunu tesiri korkusu altında kalmadan sorunu objektif olarak satırlara yansıtmak.
Mahalli basın olarak böyle önemli bir görevimiz varsa, amacımız doğruluğu kanıtlanmamış sansasyon habercilik yerine bölgenin sorunlarının çözümüne katkı yapmaksa benim yöntemimin doğru olduğu kanısındayım.
Bugüne kadar yazdıklarımın bugün de ne denli geçerli olduğunu eski yazdıklarıma bakarak doğru teşhis yaptığımı görüyorum.
Bugün bir şeyi savunup yarın bunun tamamen aksi gelişmeler olduğunda tamamen yanıldığını görmek onu geçiştirmek, “ Dün dündür bugün bugündür ” anlayışı ile hareket etmek benim tarzım değil.
Sağ olsun gazetemin yöneticileri de bana bu imkanı sağlıyor.
Bundan sonra da bölgemin ve halkımın yararına olan konulara neşter vurma görevimi sürdüreceğim.
Kısaca gazetemin adında olduğu gibi basın mensubu olarak gerçek “Vatandaşlık” görevimi sürdüreceğim.Amacım bağcıyı dövmek yerine üzüm yemek anlayışıyla gücüm yettiğince bu anlayışımı sürdüreceğim.
---------------------
ÖZLÜ SÖZ
Biz ilhamlarımızı gökten gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.
M.K ATATÜRK
-------------------------------------------------------------------------------------
İLK METELİĞİ 2. MAHMUT BASTIRDI
Tarihimizde ilk metelik, 1883 yılında Osmanlı Sultanı 2. Mahmut’un tahta çıkışının yirmi beşinci yıldönümü onuruna çıkarıldı.
Ayarı düşük olan bu kara beşliklere “ Metelik” denilmeye başlandı.
Çeşitli zamanlarda bastırılan 10 ve 5 paralık “ yeni metilikler” bozuk para sakıntısını karşılayamaz duruma gelince 1910 yılında 40,20,10, ve beş paralık olmak üzere nikel metelikler basıldı.
----------------------------
FIKRA
AÇIKGÖZ ASKER
Bir gün Bismark, savaşta yararlılık gösteren bir askere madalya takarken;
“ Asker, yüz altın mı istersin yoksa madalyayı mı?”
Asker “ madalyanın kıymeti nedir” diye sorar.
Bismark: “ maddi kıymeti aşağı yukarı üç altın eder” diye yanıtlar.
Bunun üzerine asker: “ öyleyse 97 altınla madalyayı istiyorum” der
************************************************
ATASÖZÜ
Çocuklar şekerle oyuncakla, büyükler ise yeminle aldatılır.
FIKRA
ALİM MİSİN ZALİM Mİ?
1200’lü yıllarda Anadolu’da yaşayan Nasreddin Hoca,Moğol istilasına uğrayan Anadolu’nun çalkantılı ve perişan günlerinde nükte ve mizahla insanların çilesine tercüman olmuştur.
Hoca’nın yaşadığı dönemde Zalim Haccac adında gerçekten zalim bir hükümdar varmış.
Saraya çağırdığı insanlara:
“ Ben alim miyim, zalim mi?” diye sorarmış.
“ zalimsin” diyenlere de “ Alimsin” diyenin de acımasızca kellesini vurdururmuş.
Günlerden bir gün bu zalim hükümdar Nasreddin Hocayı makamına çağırmış..ona da aynı soruyu sormuş.
“ Hoca söyle bakalım ben zalim miyim alim mi “?
Nasreddin Hoca:
“ Haşa sultanım” demiş” zalim olan siz değilsiniz. zalim olan esas biziz ki,Allah bizleri cezalandırmak için sizi bizim başımıza yolladı” demiş
-------------------------
BULARI BİLİYOR MUSUNUZ?
İLK HAZİNE DAİRESİNİ FATİH SULTAN MEHMET KURDU
Tarihimizde ilk Hazine Dairesini kuran padişah Fatih Sultan Mehmet’ti.
Hazine dairesini oluşturanların başına “ Hazinedarbaşı” denilirdi.
Rütbeleri sancakbeyine eşitti, yani bir çeşit tümgeneraldiler.
Ayrıca sarayda iki bine yakın işçinin çalıştığı çeşitli denetlemekle de yükümlüydüler. Hazinebaşının yanında beş yüksek rütbeli subay bulunurdu.Hazine dairesinin en önemli görevi, dört büyük salonu kaplayan Enderun hazinesini korumaktı.
Hazine dairesinde milyonlarca parça değerli mücevher, sandıklar dolusu altın,gümüş paralar kürkler, halılar , kumaşlar, tarihi değeri çok büyük çeşitli armağanlar, kitaplar , savaş alanında elde edilen yüksek değerdeki mallar titizlikle saklanırdı.
Saray görevinden ayrılan hazinedar başı, Beylerbeyi olurdu.her padişahın en az bir kat elbisesinin hazinede saklanması gelenek haline gelmişti.