Dupnisa bir mağara, yeni keşfedilen bir Trakya harikası. Istıranca’ların karadeniz’e yakın en görkemli bölgesinde…Uzunca zamandır ziyarete açıldı. Ve ziyaretçi akınına uğramış durumda .

Hep niyetlendik, ancak bir türlü gerçekleştiremedik.

Ancak bu kez geçtiğimiz Pazar günü aşırı sıcağa rağmen ailece yollara koyulduk. Kırklareli’ni biraz geçtikten sonra Sanayi Sitesi’nin oralardan Bosna ve Dupnisa yazan yola girdik.

Kısa bir süre sonra Bosna. Bosna’yı hiç görmemiştim. Şirin güzel canlı bir belde. Kentin içinden geçtikten sonra. Dupnisa tabelasının olduğu yola girdik. Yol biraz virajlı olmasına rağmen asfalt.

Yukarı doğru çıktıkça, orman gürleşmeye, virajlar keskinleşmeye başladı. Daha 37 Km. yolumuz olduğunu da öğrenmiş olduk. Orman köylerini geçtik, Hemen hemen hepsi gür ormanların içinde saklanmış gibiydi. Şöyle böyle derken ve varsıl doğayı izleyerek Mağara’ya vardık. Çok sık olan çeşmeler ilgimizi çekti. Suları da tertemiz ve buz gibiydi.

Hiç aklımıza gelmeyen görüntülerle karşılaştık ve şaşırdık. O denli kalabalık olabileceği aklımıza gelmemişti. Önce ince bire çıktı karşımıza.İlginçti. Çünkü, masaların bir bölümü derenin içindeydi. İsteyen ayakkabılarını ve çoraplarını çıkarıyor derenin içinde çayını , kahvesini içebiliyordu. Koyu ve balta girmemiş ormanların koyu gölgeleri ve serinliği ile sıcağı bile duyumsatmıyordu.

Yani hem buz gibi suyun içindesiniz, hem de balta girmemiş ormanı anımsatan ağaçların gölgesinde.

Dönüşte biz de orada konakladık. Deredeki masalara torumla annesi girdi. Biz suyun kenarındaki bir masaya oturup, çayımızı kahvemizi içerek bu görkemli manzarayı izledik. Ve inanın içimiz açıldı.

O bölge arabalar ve insanlarıyla bir panayırı ya da bir Pazar yerini andırıyordu. Bu sıcaklarda sığınılacak bir liman gibi.

Mağara 5km. sonra ulaştık. O bölge de bir kalabalık, bir kalabalık. Satıcılar, alıcılar sergiler, piknik yapanlar… Ve köfte, sucuk kokuları. Hemen bitişikte, mağaradan gelen incecik ve buz gibi bir derecik. Yeşilliklerde kilimini, battaniyesini serip uzananlar. Ve atıştıranlar.

Önce ve hemen mağaraya yöneldik. Dağın kıyısına ahşap ve daracık bir yoldan epey yürüyerek mağaranın kapısına ulaştık. Paralıymış giriş. Büyükler için 8lira öğrencilere 3lira, olan jetonlardan edinerek içeri girebildik. Bu fiyat bize pahalı geldi ve bizi şaşırttı. Öğretmenler, emekliler, yaşlılar için indirim yok mu? Diye sordum. Hiçbir durumda indirim yok dediler…

Daracık bir demir kapıdan içeri alındık. Birden buz gibi bir havayla karşılaştık. Çok kişi üşümeye ve titremeye başladı. Sıcaklık mağaranın içinde hep 4-5 derece civarında olurmuş. Bu durum şok etkisi yarattı.

Sonradan yapıldığı anlaşılan bir kaldırımdan yanları ve tavanı izleyerek yürüdük. Sarkıtlar, dikitler ve renkler göz kamaştırıcıydı. Bu görüntüler göz kamaştırıcıydı. Yine bir sürü yürüdükten sonra karşımıza merdivenler çıktı. Bunlar da sonradan yapılan demir merdivenlerdi.

Bu aşamadan sonra mağara merdiven, merdiven yükseliyormuş, dendi. Gözümüz kesmeyince geri dönmek zorunda kaldık.

Mağara yarasaların barınağı imiş. O da bizi ürküttü. Ve üremeleri sırasında kasım-Nisan aylarında kapatılıyormuş.

Başka mağaralar da gördüm. Ama bu, insanı şaşırtan, durum, bir resim sergisi ya da görüntüler abidesi gibiydi.

Ben ne denli anlatmaya çalışsam da boşuna. Çünkü görmeden, yaşamadan olmaz kanısındayım. Bir kez olsun görmek gerekir kanısındayım. Bir doğa cennetini görmek az şey mi?

Dönerken Demirköy üzerinden yollara düştük. Bu arada adı KARANLIK olan bir köyden geçtik. Köyün adı bize ilginç geldi. Meşeler, gürgenler ve diğer ağaçların gökyüzüne değen yeşilliği yine gözlerimizi kamaştırdı.

Demirköy-Poyralı orman yolu öyle bir güzel olmuş ki şaştık, kaldık. Hem çok iyi bir asfalt hem bir otoyol sanki.

Poyralı’dan Vize’ye saptık. Birkaç saat oyalandıktan sonra Kırklareli imize üzerinden evimize vardık. Vize çıkışında sıcaklık 30 derecelerdeydi. 19’a doğru Edirne’ye ulaştığımızda yine 38’leri gördük.

Yurdumuzda bilinen bilinmeyen öyle güzellikler var ki, henüz ulaşılamamış… Onları ortaya çıkarmak ve gezip görmek görevimiz olmalı. Beceremiyorsak bizim salaklığımızdan. Başka yerlere de gidilebilir elbet. Ama önce yurdumuz, bizim yurdumuz

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.