CHP’de kurultay tartışmaları henüz son bulmuş değil.
Her ne kadar parti üst yöneticileri bu sorunun son bulduğunu söylemiş olsa da bu konunun bir sür daha devam edeceği benziyor.
Çarşamba günü MYK toplantısı sonrası açıklama yapan CHP sözcüsü Bülent Tezcan, kurultay isteyenlerin gerekli imzayı toplayamadıklarını. O nedenle kurultay sorununun son bulduğunu açıkladı.
Tezcan, bu arada, Kurultayı gerçekleştiremeyen kurultay delegelerinin tüzük değişikliği talebinde bulunmaları istediklerini belirterek, delegeler şimdi ” Elbise yoksa gömlek verilim” demek istiyorlar ifadesini kullandı. Bir parti sözcüsünün kurultay delegelerini bu sözlerle değerlendirmesi ne anlama geliyor?
Tezcan’ın bu görevinin son bulacağı gündemde. Zira bu zat bugüne kadar yaptığı gaflarla partisine zarar verdi.
İL BAŞKANININ BASIN TOPLANTISI
CHP Edirne il Başkanı Fevzi Pekcanlı partideki son gelişmeler konusunda bir basın toplantısı yaptı.
Pekcanlının’ da partideki bu gelişmeler konusunda endişeli olduğu izlenimi edindim.
İl başkanının kurultay konusunda tavrını parti ilkelerine sadık kalmasını olumlu karşılamak gerekir.
Kararı vermeden önce tüm kurultay delegeleri bir araya gelip verecekleri karar tartışılmış. Sonunda delegelerin kendi ifadesine göre %85’i kurultay yapılmaması konusunda genel merkez kararının desteklenmesi kararı alınmış.
Pekcanlı bugün de bu kararının arkasında olduğunu söyledi.
Daha sonra bu kararlarını 56 il başkanı ile birlikte kamuoyuna açıkladılar.
Hemen arkasında milletvekilleri de bu doğrultuda kararlarının olduğu duyuruldu.
İl başkanlarının bir kesimi Pekcanlı gibi seçimle bu göreve gelmiş olmaları onların hür iradeleriyle hareket etmelerini sağlar, bunu kabullenmek gerekir.
Bunan karşın Milletvekillerinden farklı karar beklemek hayalcilik olurdu.
Zira milletvekilleri o göreve Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun onayı ile geldiler.
Ona karşı tavır sergilemeleri mümkün müdür?
Onların dışında kurultayın yapılması yönünde karar verip daha sonra cayan milletvekillerine ne demeli.
Kendi imzasına sahip çıkamayan bir parlamentere nasıl güvenilir? Bu her iki taraf için de geçerli.
Acaba parlamenterleri bu kararı almaya kimler zorladı. Bu meraka değer.
Aynı durum kurultay delegeleri için de geçerli. Onlar da acaba hangi vaatlerle kararlarını değiştirip kararından cayanlar kervanına katıldı.
Bu görüntüler ülkemizin en eski ve köklü partisinin yönetici kademelerine yakışmayan tavırlar.
CHP işte böyle bir ortamda mahalli seçimlere hazırlanıyor.
Bu konuda seçim çalışması yapacaklar. Bu çalışmaları sırasında partilerin yoğun eleştirileriyle karşılaşacaklar.
Partideki bu durum netlik kazanmadığı sürece CHP’nin mahalli seçim çalışmaları zora girecek.
Edirne açısından bu bir sorun oluşturmayabilir.Kazalar ve diğer bölgeler açısından bu durum partinin başarısını azaltabilir.
İl Başkanı Pekcanlı belediye seçimlerinde dokuz sıfırdan bahsetti. Bu koşullarda bu başarıyı yakalamak biraz zor gibi görülüyor.
İnşallah partideki bu ikili anlayış kısa sürede çözüme kavuşur.
Seçmenlerin kafa karışıklığı da giderilmiş olur. Yoksa CHP’liler mahalli seçimde sürprizlerle karşılaşabilir
KISSADAN HİSSE
Kavak ağaçları arasına ekilen bir kabak o yıl köken salarak, birkaç ay içinde yükselerek kavağın boyuna ulaşmış.
Son baharın gelmesi ve havaların soğuması ile birlikte kavak kökene solmuş.
Bunun üzerine kavak, kısa sürede kendi boyuna ulaşmak isteyen kabağa “ ben bu boya ulaşmak için yıllarımı verdim Sen ise buna birkaç ay içinde ulaşmak istedin. Bak sonunda soğuk havaya yenik düştün.. olacağı buydu” demiş
Bir yere çaba harcamadan kısa sürede ulaşma sevdasında olanlara çarpıcı bir örnek.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?
Osmanlı devletinin son dönemlerinde Mahmut Şevket Paşa ve Hüseyin Hüsnü Paşa 31 mart ayaklanmasını bastırmak için Selanik’ten gelen komutanlardı.
Harekat Ordusunu İstanbul Yeşilköy’e kadar Hüseyin Avni Paşa komuta etti.
Daha sonra görevini Mahmut Şevket Paşa’ya devretti.
Mahmut Şevket paşa, 31 mart ayaklanmasından 4 yıl sonra sadrazam ( Başbakan) oldu.
Sadrazam olmasından 4 ay sonra 11 Haziran 1913 günü İstanbul’da suikast sonucu öldü.
Hüseyin Avni Paşanın çocuğu olmadı. Ailesini kardeşi Hikmet Süleyman devam ettirdi.
Hikmet Süleyman, krallık döneminde Irak’ta başbakanlık yaptı. Kızlarından biri olan Ayser, YÖK kurucusu İhsan Doğramacı ile evlendi. Hikmet Süleyman’ın büyük oğlu Tahsin Bey Mehmet Ali Aybar’ın babası.
Hikmet Süleyman’ın eşi Hayriye hanım, aslen Alman olan Müşir ( Mareşal) Mehmet Ali Paşanın kızıydı.
Hayriye hanımın kız kardeşi Ressam Celile Hanımın oğlu ise Ünlü şairimiz Nazım Hikmet’tir
KAMİL EFENDİ
Kamil efendi bir at bakıcısıdır. Bir Cuma günü camiye gelir. Bakar ki camide hiç kimse yok. Vaaza hazırlanan hoca camide cemaatin olmadığını görünce, camideki tek kişi olan kamil Efendi’ye sorar:
“Camide senden aşka kimse yok. ne dersin; vaaz edeyim mi, etmeyeyim mi?”
Kamil Efendi “ Ben seyisim bu işlerden anlamam. Beni yirmi atım var. hepsi kaçıp gitse biri kalsa onu ihmal etmem yine bakarım” der.
Bunun üzerine hoca, camide uzun uzun vaaz verir.
Sonra kamil Efendiye sorar:
“Nasıl vaazımı beğendin mi?”
Kamil Efendi şöyle der:
“Ben seyisim vaazdan anlamam:Ancak ben yirmi atın suyunu ve yemini bir ata verip onu ç atlatmam”
Not. Bu fıkra Serdar Yalçıner’in