Çeyrek asrı geçti. Trakya’ya bereket saçan Ergene nehri siyah batak gibi akmaya devam ediyor. Karadeniz kıyısındaki Yıldız dağlarından doğan bütün Trakya’yı dolaşıp Ergene ovasından sonra İpsala’da Meriç nehri ile birleşip Saroz Körfezinde denize dökülür. Ergene nehri üzerindeki köprülerden geçenler. Pırıl pırıl akan içinde balıkların olduğu temiz bir nehri bu hale getirenlere ileniyor.
Nehrin bugünkü siyah görüntüsü verimli ovaları sulayan, insanların yaşam kaynağı Ergenenin temiz hale getireceği sözünü verip bunu yerine getirmeyenlere bir şeyler hatırlatıyor mu?
Sanayi kuruluşlarının çıkarı için Ergene Nehrimizi feda ettik.
Bugünkü koşullarda eski haline gelmesi çok zaman alacak.
Bu arada Ergenenin su debisi de azalıyor.
Kaynakların bir bölümü heba oldu.
Şimdi de temizlemek için kirli suların Marmara Denizine deşarj edilmesi gündemdeymiş.
O zaman nehir yatağında ne kadar su kalacak?.
Bir türlü gerçekleşmeyen projelerle, siyasilerimiz Trakya halkına en büyük kötülüğü yaptı.
Ergene nehri çevresinde ekilen ürün para etmiyor.Ergene kenarında yetişti denildiğinde çeltiğe talip çıkmıyor.
Kirli sudan içen hayvanlar hastalanıyor. Bu havzada yaşayan insanlarımız arasında ölümcül hastalıklar artıyor.
Kısaca bu görüntüsüyle Ergene kirliliği Trakya insanımızın üzerine karabasan gibi çökmüş durumda.
Ne yazık ki, devletimiz Trakya’ya yönelik hizmetlerde gereken gayreti çabayı göstermede duyarlı davranmıyor. Acaba diyorum Ergene gibi kirli bir nehir ülkemizin bir başka yöresinde olsa bu kadar süre kirli kalabilir miydi.?
Trakya insanımıza karşı bu tavırları, hizmetlerdeki gecikmeleri gözlemek mümkün değil . Bu ihmali çeşitli örnekleriyle görüyoruz.
Selimiye yanındaki kirlik de bunlardan biri.Onun çilesini de halkımız çekiyor. Yine Çorlu’da meydana gelen tren kazasına devlet yetkililerimizin ilgisinin ne düzeyde olduğunu görüyoruz.
Vergisini veren devletine bağlılığı en üst düzeyde olan toplumsal olayların görülmediği ülkemizin en huzurlu bölgesine devletimizin bölgeye böyle ihmali yakışıyor mu?
Bugünkü yönetimin ötesinde ondan öncekiler de Trakya’yı üvey evlat gibi gördü. Yöneticiler halka bol bol vaatte bulundular. Hizmete geldiğinde verilen sözler unutuldu. Yurdumuzun her köşesi aynı değerde olmalı. Bölge halkının bu konuda endişeleri var. Halkımız olanları ve olmayanları günümüzde gelişen iletim çağında rahatlıkla görüyor.
İki akşam önce Bir ulusal TV kanalındaki Edirne kirliliği haberini izledim. Dilerim her kanal için bu görüntüler örnek olur onlar da gündeme getirime ereğini duyarlar. Böylece Trakya’ya bu hizmeti geciktirenlerin kulakları çınlar.
-----------------------------
DELEGE SEÇİMLERİ ÖNEMSENMELİ
CHP’de mahalli yönetimlerin belirlenmesinde karar mercii olan delege seçimleri için start verildi.
Parti üyeleri kimlere delege seçeceklerini oylarıyla belirleyecekler.
Bu seçimin bazı yan etkilerle sulandırılmak, yönlendirilmek istendiği biliniyor. Ona rağmen sağda solda parti hakkında ahkam kesilenler burada tavırlarını koymalı, Kimleri delege olarak görmek istediklerini yüksek perdeden duyurmalı.
Öyle mesaj atarak partilerde etkili olmak mümkün değil.
Mademki sen bu partinin üyesi veya sempatizanısın. Onun için yapılacak delege seçimlerinde tavrını net olarak koyman gerekir
Parti üyelerine CHP için daha yararlı bir iş yapmak istediği ikna etmen gerekir. CHP üyeleri partinin geleceğini düşünerek verecekleri oyların ne getirip götüreceğini bilirler, o bilince sahiptirler. Bu oylarıyla partisinin ne kazanıp kazanmayacağını hesap ederler .Bu konuda yönetimde alternatif sunanlar partililerle görüşerek seçeneklerini sunmaları gerekir.
Bunu yapmayıp . Seçimler yapıldıktan sonra çıkıp ahkam kesmenin bir yararı olmaz.
CHP’liler bunu çok yapıyor. Bu partide sorunsuz bir delege seçimi olmuyor. Farklı grupların peşinde koşanlar sadece laf üretenler aslında kendi partilerine zarar veriyor.
Öyle olduğu zaman da CHP oyları tüm imkanlara rağmen yerinde saymaya devam ediyor. Bu oy oranının daha yukarı çekmek için ellerinde İstanbul seçimleri örneği var . CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’da konuşmalarında sık sık bu örneği dile getiriyor.
Tüm bu örneğe rağmen sorunlara dar açıdan yaklaşıp küçük olsun bizden olsun mantığı ile yaklaşanlar, böyle giderse eski oylarını arar duruma gelirler. Bunun en acı faturasını da Edirne öder.
Haberleri ola…….
---------------------------------------------------------------------------
GENÇLİK VE SPOR İL MÜDÜRÜ YENİ BİR MÜJDE VERMİŞ
Ülkemizde ulusal seviyede haberlerin gündemde olduğu zamanlarda halka müjdeler verilerek “ Cambaza bak” anlayışıyla halkın dikkati başka yöne çekilir. Birkaç gün önce Edirne Sarayı gündeme geldi. Bu sarayın yapılmasının 2040 yılında tamamlanacağı müjdesi verildi.
20 yıl sonrasının müjdesi verildi. Onun da bu ekonomik koşullarda daha geri sarkması mümkün.
Şimdi de günümüzün en popüler spor dalı olan futbol için stadyum sözü verilmiş.Bu proje2020 yılında gündemde olacakmış. Bunu bir yere yazalım. Daha önceki yıllarda da önceki Edirne Belediye Başkanımıza devlet hastanesi yanında 15 bin kişilik çok amaçlı spor sahası yapılacağı sözü verildi.
Sonuç ne oldu . Hiç..
Yine Kırkpınar alanının yeniden düzenleneceği yönünde zamanın spor bakanı Kırkpınar alanında müjdeyi verdi.
Daha sonra bakan gitti işler başlamadan bitti.
Halkın “balık hafızalı” olduğunu sanan yöneticilerimiz böyle müjdeleri vermede çok mahir
Edirne’ye verilen bu müjdelerine yüzlercesini sayabiliriz.
Bunlar arasında tarihi eserlerin onarımı dışında gerçekleşeni yok denecek kadar az.
-------------------------
DAĞDAN GELİP BAĞDAKİNİ KOVAR
Sonradan gelip öncekinin yerine haksız olarak geçmek isteyenler için “ dağdan gelip bağdakini kovuyor denilir”. Bu sözlerin hikayesi ise şöyle:
Köylünün birisi kendine tarla açmak için, Dağdaki çalılıklara söküp tarla yeri açıyormuş..
Bu arada ayrık otu denilen , arsız ve çabuk üreyen otları da söküp, bir yığın yapmış.. Arazisi yokuş bir yerdeymiş. Sökülen ayrık otlarının bir bölümü aşağı yuvarlanıp bakımlı bir bağın içine düşmüş.
Bağ sahibi önceleri bu otlara önem vermemiş. Fakat birkaç ay sonra bağa gittiğinde her tarafın ayrık otlarıyla kaplandığını görmüş. İşçi tutarak ayrık otlarını temizlerken şöyle demiş:
-“ Daha dün dağdan geldiniz, Bugün bağdaki asmalarımı kovmaya kalktınız. Öyle yağma yok buna izin vermem.”
----------------
FIKRA
YÜZDE BİR İHTİMAL
Yataktan kalkamayan hasta , ümitsiz bir şekilde doktora sordu:
“İyileşme ihtimalim ne kadar doktor bey?”
-“ Yüzde bir. Fakat korkmayın. Tıp kayıtlarına göre, bu hastalığa yakalanan her yüz kişiden sadece biri kurtulur. Siz benim bu hastalıkta tedavi ettiğim yüzüncü insansınız. İstatistikler yanılmaz. Demek ki kurtulacaksınız”
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
ÖZLÜ SÖZ
Gerçeğin yarısını söylemek, hiçbir şey söylememektir.
DOSTOYEVSKİ