Atatürk’e hakaret ederek, iftira atarak, ünlenmek isteyenlerin varlığı insanın canını sıkıyor. Bu yolda olanlar boş bir yanık kokusuyla aramızda dolaşmakta. Yüz bulurlarsa daha ileri giderek akla hayale gelmeyen söylemlerle gündeme düşmekteler. Hangi çıkarın ya da çıkarların peşindeler aşağı yukarı belli. Onlara fazla yüz vermemek ve reklamını yapmamak inancındayım ben. Özellikle isimlerini hiç dillendirmemekte yarar var. Çünkü bu konuda yürürlükte olan yasalar var. Hukuk gereğini yapsın bence yeterli.
Son günlerde CUMHURİYET Bayramı vesilesiyle bir çok normal olmayan girişimler, yasaklamalar gördük ve söylemler işittik. Ancak, her şeye rağmen bayram coşku ile kutlandı.
Bunların birinin soyadı da Tezcan’mış. Bu beni üzdü ve etkiledi. İnanın ne bilirim ne tanırım. Uzaktan yakından hiçbir ilgim yok. Belki önemsiz bir konu ama yazmadan edemedim. Çünkü bizim defterimizde öyle şey yok olamaz da.
Neyse geçelim bu saçmalıkları.
Gelelim kitap fuarlarına.. Ülkemizin bir çok belediyesi kitap fuarlarına yer veriyor. Kim ne derse desin önemli bir olay. Kitap kokusu bile insanların etkilenmesine yol açar. İlimizde de kitap fuarı açıldı. Önemli bir olay elbette. Bir çok yayınevi baş vurmasına rağmen yer yokluğu nedeniyle belli sayıda yayınevi davet edilmiş. Yazarları görmek bile ilginç ve mutluluk verici sanıyorum. Hele okullar kenti olan ilimizde gençlerin öğrencilerin ilgi göstermesi yetersiz bile olsa önemli bence. Belediyemizi içten kutlar emeği geçenlerine sevgilerimi sunarım.
İstanbul kitap fuarı ise bambaşka bir ilgi odağı ve yoğunluğu. Bi kez gitmiştik önceki yıllarda kalabalıktan rahat rahat dolaşamamıştık bile.
O gün de Erdal ATABEK’in Cumhuriyetteki köşe yazısına takıldım: (Yaratıcı yazardan
Yaratıcı okura-4 Kasım) Öyle çarpıcı yorumlar yapmış ki bir bölümünü aktarmadan geçemedim.
Diyor ki:
“Kitap ne zaman okurun olur
Bir kitap alındığı zamanokurun olmaz.
Satın alan okur, aslında kağıt parasını, mürekkebi, basan yayan kurumun payını öder.
Yazarın hakkı, o yarattığı yapıt okunduğu zaman, anlaşıldığı zaman, yorumlandığı zaman, okuyana yeni şeyler kattığı zaman okurun olur.
Yoksa satın alınan kitap çantanındır, evindir, kitaplığındır ama okurun değildir.
Okur, emek verdiği zaman kitabın sahibi olur.
Yazarı mutlu eden de budur.”
İşte bir de şiir:
İLMEK
Noktasız virgülsüz bir bakıştı
Udun yüz yıllık kölesine son kare
Tunca’ya danışırken uçtuğu yerleri
Şiirdin Istıranca esinli sele
Aklından geçenleri saklar çobanlar
Yine de bir boynuz eksilir sürü
Dağları uzak ekranlarda eğreti yayla
Ovasında yeşerir damağımda tadı
Zamanı boşa kürek çeken boşluk
Vitrin güzellerine ilmek atanlar
N.T
