Çoğal açıklamasında, Türkiye’de çevre ve iklim politikaları kapsamında alınan kararların; toprak, orman, su varlıkları ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki riskleri artırdığını vurguladı. İnsan faaliyetlerinin yol açtığı çok yönlü tahribatın, doğayla kurulan ilişkinin yeniden sorgulanmasını ve yeniden inşa edilmesini zorunlu hale getirdiğini ifade etti.
2025 yılı boyunca yaşanan çevresel gelişmelerin, ekosistemlerin bütünlüğünü ve milyonlarca canlının yaşam hakkını tehdit eden uygulamaların yaygınlaştığını gösterdiğini belirten Çoğal, buna karşın doğayı savunan yurttaşların, gönüllülerin, bilim insanlarının ve sivil toplumun yükselen sesinin umut verdiğini söyledi.
“2025’in çevre olayları bize çok net bir mesaj veriyor: Tehlike büyük, kaybedecek vaktimiz yok. Ancak umut hâlâ elimizde” diyen Çoğal, TEMA Vakfı’nın değerlendirme raporunda hem çevreyi tehdit eden gelişmelere hem de umut veren kazanımlara yer verdiklerini aktardı.
Raporda, Kanal İstanbul, Kuzey Ormanları, Sarıalan Altın Madeni, Tokat ve Kırklareli’ndeki altın madeni projeleri, Gölbaşı kömür ocağı, Afşin-Elbistan Termik Santrali, Gerede Çayı kirliliği ve Likya Otoyolu Projesi gibi birçok başlıkta yargıdan çıkan doğa lehine kararların altı çizildi.
Bilimsel raporlar ve toplumsal itirazlar sonucunda pek çok projede ÇED kararlarının iptal edildiğini belirten Çoğal, bu kazanımların doğayı korumada ortak sorumluluğun somut sonuçlar doğurabildiğini gösterdiğini ifade etti.
KURAKLIK VE YANGINLAR ALARM VERDİ
Raporda yer alan verilere göre Türkiye, son 52 yılın en kurak dönemini yaşadı. Yağışlar uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 26 azalırken, bazı bölgelerde bu kayıp yüzde 60’ın üzerine çıktı. Kuraklığın başta tarım olmak üzere tüm ekosistemleri ciddi biçimde etkilediği vurgulandı.
2025 yılı, orman yangınları açısından da en ağır yıllardan biri olarak kayıtlara geçti. Yıl boyunca çıkan yangınlarda yaklaşık 81 bin 500 hektar orman alanı zarar gördü. Bu alanın, Yalova’nın yüz ölçümünden daha büyük olduğu belirtildi. Yangınlarla mücadele sırasında 18 orman emekçisi hayatını kaybetti.
Raporda, Marmara Denizi’nde müsilaj tehdidinin devam ettiği, Marmara Denizi Eylem Planı’nın ise bütüncül ve kararlı biçimde uygulanması gerektiği vurgulandı. Yürürlüğe giren İklim Kanunu, bağlayıcı hedefler içermemesi ve doğa ile toplum yararını yeterince gözetmemesi nedeniyle eleştirildi.
Ayrıca Maden Kanunu’nda yapılan değişikliklerle ormanların, zeytinliklerin ve tarım alanlarının madenciliğe açılmasının ciddi riskler barındırdığına dikkat çekildi. Akbelen, Kaz Dağları ve Eskişehir başta olmak üzere birçok bölgede vahşi madencilik baskısının arttığı ifade edildi.
”DOĞA İÇİN MÜCADELEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Şirin Çoğal, TEMA Vakfı olarak doğayı korumaya yönelik savunuculuk çalışmalarını kararlılıkla sürdüreceklerini belirterek şu mesajı verdi:
“Son bir yılda yaşanan tüm bu gelişmeler, bütüncül, bilim temelli ve katılımcı çevre politikalarına duyulan ihtiyacın ne kadar acil olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Doğa için sorumluluk almaya devam edeceğiz.”
TEMA Vakfı’nın 2025 çevre değerlendirmesi, hem artan çevresel tehditleri hem de toplumsal dayanışmayla elde edilen kazanımları gözler önüne serdi.
Haber Merkezi
