YALIN AYAK
En eğri büğrü en kuru dal camımın önü
Balkonumda hüzünlü kuş çentikleri
Öyle kala kalmışım kamburum ve yükümle
Seslensem de duymaz oldu kimseler kimsecikler
Çamura bulanmış hamurum şimdi teknede
Sazlar yanık kokusu sözler besleme
Tadı tuzu olmayan bir aşkın pürtükleri Ezilir gidersin ıssız durakları bekleme
Sorduk soruşturduk o köy artık yok dediler
Tarihe karıştı çoktan bedelli bedelsiz
Dikeni çöl üreten yalakalı yalın ayaklar
Düşünceyi fırınladılar duygu içerde
Vizeli N.T
İçimizde hayvan ya da hayvanlar mı var? Kendinize de sorun ya da sormayın; ben diyorum ki var. Hem de hiçbir zaman doymayan, hep isteyen bir obur. Buna ruh bilimcileri İD derler. İşte bu hayvan bizi hep yasaklara, kurallara karşı kışkırtır. Kurallı yaşamayı hiç ama hiç sevmez. Belki de "şeytan" dedikleri budur. Aşırı kuralcı ve baskıcı, yasakçı bir güç daha var. Ona da SÜPEREGO derler.
En akıllı ve uzlaşmacı güç ise EGO olarak adlandırılır. Bunlar bir birleriyle de kapışır. Ego; anlayacağınız gibi bu iki güç arasında dengedir. Onun sayesinde BENlik gelişir ve yaşamımızı yaza dönüştürür.
Ötekiler daha güçlü olursa ruh sağlığımız bozulacak, ya da bozuldu demektir. Bizim kuşak, çocukluğumuzda özellikle sıcaklarda yalınayak sokağa çıkardık zaman zaman. Bu nedenle ayaklarımıza sık sık cam ya da diken batardı. Sivri taşların battığı da olurdu. Kesikler, yaralar hiç eksik olmazdı. İlaç falan da kullanılmazdı.
Yaraya genellikle öğütülmüş kahve basılırdı. İçimizdeki hayvan bizi kötülüklere de sürükler. İnsanların birbirlerini öldürmeleri, kadınların çektikleri, dayak yiyenler, canından olanlar…
Neymiş, bilmem kimden yüz bulamamış bizim erkek bu yola, ya da benzerlerine başvurarak içindeki hayvana dizgin vuramamakta. Başka deyişle içimizdeki hayvana çüş diyemiyorsanız eğer; erkekliğe sığmaz bu. Bu erkeklik değil, kabalık, ya da başka deyişle hayvanlıktır.
Haa!.. kadınlar her zaman her koşulda haklı mı? Onların da bir bölümü en azından sütten çıkmış ak kaşık değil. Dille dövmek diye bir deyiş var sanırım.
