Biz Trakyalılar maalesef birbirimizin kuyusunu kazmada yaşı halindeyiz. Birbirini çekememek, onun kuyusunu kazmakta üzerimize yok. bizler adeta genel kanı olarak yayılmak istenen “ Trakyalılar adam olmaz tutarsız birbirini çekemeyen insanlardır” sözünü geçerli kılmak için yarışıyoruz.
Bir şeyin önemi ancak kaybedildiğinde daha iyi anlaşılıyor. Bu tavrımız sonucu elimizin altından birçok değerimiz kayboluyor. Tarlalarımız gidiyor. Köylerde geçimini sağlayamayan köylülerimiz sanayi bölgelerine gç ediyor. Trakya’nın güzelliklerini sağlayan beşeri yapısı değişime uğruyor. Saraçlar Caddesine bakınız kaç tane Edirne kökenli var. bunu olaylara bölgesel olarak yaklaşan biri olarak değerlendirmiyorum. Bizler güzelliklerimizin bölgemizin kıymetini bilemiyoruz. Aslına bakılırsa Trakya insanının diğer bölgelere bakıldığında daha çağdaş yasalarla sorunu olmayan yasalara saygılı yeniliklere açık herkesin örnek gösterdiği insanlardır. Siyasiler mikrofonu eline aldığında bizlere bu yönümüzle değerlendirirler. Buralarda kan davasına toplumu huzursuz edecek olaylara rastlayamazsınız. Trakyalıların bu yapıları nedeniyle Bölgemizdeki üniversitelerde öğrenci sayısı gittikçe artıyor. Orta Anadolulu Bir veliye bunun nedenini sorduğumda” kardeş oğlum buradaki üniversite okuduğu zaman gözüm arkada kalmıyor.huzurlu oluyorum. Bir oğlu bir başka üniversite okudu buradaki huzuru göremedim. O nedenle başka illerde okuması yerine Edirne’de okumasını tercih ettik. Edirneliler bu güzel kentin kıymetini bilmeli. Ülkemizde böyle huzurlu kentlerin sayısı gün geçtikçe azalıyor.bunu unutmayın?” Valinin bu değerlendirmesine hak vermemek mümkün mü?
Onun için tıpkı deryada yaşayan fakat deryanın kıymetini bilmeyen balık görüntüsünden kurtulmalıyız. Edirne’nin güzelliklerine sahip çıkmalıyız. Bu kentin değeri bir başka ilde yaşadığınız zaman daha iyi anlaşılıyor.Bu kentin güzelliklerini hangi ilde bulabilirsiniz. Tarihi değerleri bir yana kentimizin huzuru ve onu tamamlayan insan yapısını bir başka ilde bir arada görmek mümkün değil. Onun iin birbirimizi çekiştirme yönetimleri yerli yersiz karalama yerine aramızdaki sevgi bağlarını güçlendirmeliyiz. Yoksa Edirne güzelliklerinden yararlanmak için pusuda bekleyenlerin olduğunu unutmayalım. Bu gerçekleşmesi halinde bizler burada Kızılderililerin durumuna düşeriz.Onun için aman dikkat diyorum.
MİLLETLE ALAY ETMEYİN
Marrketlerde fiyat etiketlerine bakıyorsunuz şu kadar lira ve doksan dokuz kuruş. Bir sonraki fiyatı belirtmemek için bir kuruş altında fiyat yazarak halkın gözünü boyamak istiyorlar. Bu resmen insanın aklı ile alay etmek anlamına gelmiyor mu?
Peki o fiyat yazan ürünü satın aldığınızda geri kalan bir kuruş size veriliyor mu? Kuşkusuz verilmiyor. İnanlarımız onu isteme gereği duymuyor. Bu bir kuruşların on binlercesinin birikmesi yazılan fiyata göre o kuruma haksız kazanç olmuyor mu?
Böyle halkın gözünü boyayan uygulamalar hiç hoş değil.
-------------------------
BİR DE İNDİRİM SAGSATASI
Mevsim sonlarında bakıyorsunuz %50 indirim etiketlerini görüyorsunuz. Bir ününde bu oranda ndirim yapması daha öce sattığı fiyatla halkı kazıkladığı anlamına gelmez mi. Bu arada makul fiyat indirimi yapanları tenzih ederim. Yalnız böyle yüksek oranda indirim yapanlar incelendiğinde önce fiyatları bindirdiği daha sonra da sözde indirim yaptığına tanık olursunuz. Bu da müşterilerin gözünü boyamak için bir başka ticari numara.
-------------------
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ.?
Osmanlı ilk dış borcu 1854 yılında yapılan Kırım Savaşından sonra aldı. Osmanlı bu borcunu ödeyemedi. 1875 yılında Osmanlı padişahı Abdülaziz Memorandum yayınladı. Osmanlı Devletinden alacaklı ülkeler Düyun0u Umumiye oluşturup devletin gelirlerine el koydular. Osmanlı padişahı Genç Osman, 3. Selim ülkenin kötü gidişini gördü. Gereciler tarafından katledildiler. 2. Mahmut bu zorluklar karşısında felç geçirip kahrında öldü. Ulemalar ülkedeki yeniliğe karşı çıktı Okul sıralarında okuyan çocuklar, ayaklarının yere basmadığı bu nedenle günah işlediği gereçte gösterilip sıralar kaldırıldı. Öğrenciler Sıralarda bağdaş kurarak oturdu.
KARAGÜMRÜK ADI NEREDEN GELİYOR
Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldığında buranın halkı farklı gruplarda oluşuyordu.. Fatih, Karagümrük semtinde oturan halktan gümrük bedelini almak amacıyla “ Kara Mahmut” adında bir komutanını gümrük toplamak amacıyla görevlendirdi. Bu kişinin adı nedeniyle bu semtin adı Karagümrük olarak kaldı..
ATATÜRK’ÜN VASİYETİ
Atatürk vasatinin birinde “ Ben halkıma manevi miras olarak hiç bir doğma hiç bir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım , bilim ve akıldır.
Günümüzde zaman süratle ilerlemektedir. Milletlerin , toplumların kişilerin, mutluluk ve mutsuzluk anlayışları dahi değişime uğruyor. Böyle bir dünyada asla değişmeyerek, hükümler getirildiğini iddi etmek , aklın ve bilimin gelişmesini inkar etmek anlamına gelir. Benim Türk Milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçılarım olurlar.
M kemal ATATÜRK
Kaynak:M.E Bakanı Dr Reşit Galip’in sorusuna yanıtı.
TARİHTE DEVE HİKAYESİ
Muaviye’nin hükümdar olduğu Şam’a Irak’tan Hz. Ali taraftarı bir tüccar gelmiş.
Refakatinde dişi bir deve varmış.
Şamlı bir düzenbaz tüccarın devesine el koymuş ve “Bu deve benim kaybolan erkek devem” demiş
Iraklı, “Aman efendim bu devenin sahibi benim. Ayrıca bu deve erkek değil dişidir,
Bir yanlışlık olmalı. Lütfen onu iade ediniz” diye izah etmeye çalışmış. Ama düzenbaz Şamlıyı ikna edememiş Askerler gelmiş ve olaya el koymuş. Deve ile birlikte her ikisini ” Muaviye’ye götürmüş. Muaviye her iki tarafı dinlemiş, deveyi tetkik etmiş ardından; “bu deve erkek ve Şamlının” demiş.
Ardından, “herkes çıksın sadece Ali’nin taraftarı bu Iraklı kalsın” diye emir vermiş.
Herkes çekildikten sonra Muaviye Iraklının yüzüne aşağılarcasına şöyle bir bakmış ve ”Devenin dişi ve senin olduğunu ben dâhil burada olan herkes biliyor.
Git Ali’ye söyle; ‘Muaviye, dişi deve erkektir, erkek deve dişidir dediğinde bunu tasdik edecek on binlerce taraftara sahiptir.
Cüzdan için ölmeye hazır yüz binleri vardır.’ Demiş.
ÖZLÜ SÖZ
Herkes aynı şeyi düşünüyorsa hiç kimse fazla bir şey düşünmüyor demektir
Walter Lipmann.
FIKRA
HIRSIZI GÖREN KÖPEK HAVLAR
Bir toplantı anında kürsüye çıkan bir hatip konuşma yapıyor.
Kendisini dinleyenler arasında kısa sürede gayri meşru yollardan zengin olan büyük servet sahibi olan bir siyasetçi de var.
Konuşmacı bu tür kişileri eleştiriyor.
Herkes hatibin konuşmasını can kulağı ile izlerken, onu çekemeyen, konuşmasına tepkg gösteren siyasetçi ayağa kalkıp konuşmacıya:
"Ne havlayıp duruyorsun be adam” diye bağırır.
Hatip hiç istifini bozmadan :
-“ Ne yapayım, hırsızı gören köpek havlar” diye yanıt verir.