Edirne Belediye Başkan adaylarının belli olmasından sonra şehir turlarına başlayacaklar.

Belki, bugüne kadar görmedikleri, elini sıkmadığı kişilerin hatırları sorulacak, kırk yıllı dostuymuş  gibi kucaklanacak.

Bunlar siyasette gelenek haline gelen, her seçimde tekrarlanan halkı tavlama yöntemleridir.

Siyasetçiler geldiğinde halkımız şikayetlerini açık açık bildirmeli.

Bunu duyururken hiç çekinmemeli taleplerini yüzüne karşı söylemeli.  

Siyasetçiler kahvelerde veya toplantılarda konuşmasını bitirip gittikten sonra  arkalarından konuşmak dedikodudan başka bir şey değildir.

Doğru olan sorunları ilgililerin yüzüne karşı söylemektir.

Böylece, onlar da eksik yanlarını halkın taleplerini  anlayıp ona göre önlemlerini alırlar.

Diğer taraftan, meslek kuruluş temsilcilerimiz , mahalli yöneticilerimiz sendikalarımız, muhtarlarımız  da  taleplerini  siyasilere iletmeli, çözümü konusunda güvence almalı .

Mahalli yöneticiler kendilerine ancak  muhatapları tarafından sorunlar iletildiğinde gerekli önlemleri  almak zorunda kalırlar.

Mesnetsiz, haksız kulaktan dolma suçlamalarla bir yere varılmaz.

Bu kent hepimizin, herkesin bu ile hizmet gelmesinde payı olmalı.

Bakıyorum,  adaylar konusunda şimdiden kara listeler hazırlanmış.

Belli  bir dayanağı olmayan, karalama kampanyası bundan sonra seçime kadar artarak devam edecek.

Dedikodu ile sorunlara çözüm bulunmaz.

Suçlamalar belgelere dayalı olmalı  ve kişisel özellikte olmamalı. Ne yazık ki, bölge  halkımızda  bu tür anlayış gelişmedi.

 “Çamuru at izi kalsın”   mantığı ile hareket ediliyor.

Bunun sonuçları da ortada.

UNUTTURMAMALIYIZ

Bugüne kadar bölgemizde oluşan, arkası aranmayan önemli  olaylar zaman aşımına uğradı, unutturuldu.

Ergene kirliliği yarım asırdan bu yana devam ediyor.

Nehrin yanından geçenler kirliliği gördükçe utanç duyuyor, buranın bir nehir olduğunu düşünemiyor.Bu kirlilik  aslında buna sebep olanların yüzlerinin kirliliğidir.

Hatırlıyorum, bu kara batak gibi akan canlıların barınamadığı sularda bir zamanlar balık tutuluyor içinde yüzüyordu .Nehrin  suyu pırıl pırıldı. İnsanlar güvenle hayvanlarını ve tarlalarını suluyordu  . kimse “ ergene çevresinde ekilen pirinci almayı kirlidir” demiyordu.

Şimdi suya karışan fabrikaların kirliliğinin faturasını yöre halkı ödüyor.

Canıyla, malıyla ödüyor.

Bakıyoruz, bu çevre faciası unutuldu gitti.

Bugüne kadar kimler geldi geçti.

Nehir temizlenecek içilecek duruma gelecek denildi.

Gelip o sudan içsinler de görelim.

Trakya halkına yapılan en büyük kötülük Ergene nehrinin kirlenmesiyle yapıldı, yapılmaya devam ediyor. Bölgenin su kaynakları kurutuluyor.

Bir süre sonra Trakya çöle dönüşürse şaşırmayalım. Bölgemize yapılan bu haksızlığı ithal kirliliği unutmadık unutturmayalım.

Bir başka durum ise Çorlu’da meydana gelen tren kazası dosyası bir kenara atıldı.

Burada 25 canımız gitti.

Yüzlerce yaralımız o kazanın izleri ile yaşayacak.

Peki bu elim kaza sonucu ne oldu. Bu kazanın hiç suçlusu yok muydu? Bu insanlar kendi hatasıyla mı öldü. Yoldan geçerken trafik kazası sonucu mu canlarını yitirdi.

Attığı zaman mangalda kül bırakmayan parlamenterlerimiz bu kazaya neden duyarsız kalıyor?

Bir daha böyle bir felaketin meydana gelmemesi için kazada suçu olanlara ceza vermeye neden gerek duyulmuyor?

Basit bir önlem olarak: Daha önceleri tren yıllarında rayları kontrol eden bekçiler vardı.

Tıpkı mahalle bekçileri gibi tren yolunda düzeni sağlıyorlardı.

Kıt imkanlarla bu denetimi başarı ile yaptılar .

Şimdi bu denetimler kaldırılmış. Böyle büyük bir kuruluş için görev yapacak üç beş bekçi kadroya alınıp, yollarda güvenlik sağlanamaz mı?

Bundan böyle yağışlar yine yoğun olacak her an sel felaketi yaşanacak.

Benzer olay bir daha yaşanırsa sorumlusu kim alacak?

Onun için bu olayı da unutmadık unutturmamalıyız.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

FIKRA

ONLAR GUŞ DEĞİL KUŞ

Büyük kente gelen  bir Kayserili  çevreyi seyrederken havada uçun bir kuş sürüsü görmüş şöyle mırıldanmış:

 “Vay be guşlara  guşlara  bah ne güsel de uçuyorlar”

O anda yanından geçen bir bayan  Kayseriliye seslenmiş;

“ Havada uçanlar guş değil Kuş.”

 Kayserili  şaşkınlıkla mırıldanmış

“ Allah , Allah halbuki  amma da guşa benziyorlar”

HEPSİ BU KADAR MI?

 Küçük Aygün’e teyzesi 5 lira para verdi

 Küçük, teyzesine bir şey demeden  parayı cebine attı.

Bunun üzerine annesi söze karıştı

“ Aygün parayı aldın  teyzene ne demen lazım?”

Aylin cevap vermedi.

Annesi bunun üzerine  kızına yardım etmek istedi.

“ baban bana para verdiği zaman ben ne diyorum?”

 Bu söz üzerine gözleri parlayan Aylin:

“ Hepsi bu kadar mı” diyorsun.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 ÖZLÜ SÖZ

Uzun süre devam eden bir anlaşmazlık, her iki tarafın da haksız olduğunu gösterir

Voltaire

---------------------------------------------------------------

ÖZÜR  VE DÜZELTME

7 Aralık tarihli köşe yazımda, Keşan Belediye Başkanlığı adaylığı için  Mustafa Bezbaş’ın atandığını , ayrıca  Uzunköprü  Belediye Başkan adayının adının  Özlem Becan yerine Çiğdem Becan olarak yazılmıştır  düzeltir özür dileriz.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.