Dün:
Su yaşam demektir. Ya da canlının temel taşlarından biri. Nerede ince bir damar olsun, orada bambaşkadır her şey. Kışın ince ama tatlı sesi duyulmaya başladı. Suyun kendi öyküsünün akışıydı bu.
Durup dinledikçe sonsuz mutluluk veriri bana.
Su aslında bor madeninden daha önemlidir.
Bugün:
Çernobil patlamasından ve ozon tabakasının giderek incelmesi ile giderek dengeler bozulmaya başladı. Sonraki zehirli variller ve hormonlu gıdalar.
Atıklar, batıklar… Derken yer küre kendini savunamaz oldu. Ve hemen sorunlara daha önemli ve yaşamsal sorunlar eklendi.
Küresel ısınma azalan yağışlar ve kuruyan su kaynakları…Kımıl kımıl, ya da şırıl şırıldır yaşamak. Hele hele yaz aylarında bir başka mıknatıstır su kenarları.
Bizim ilçenin güneyinden ince bir dere akar. Sessizce uzanıp gider, Ergene’ye karışır. Yanına gitmezseniz oradaki renkli canlılığı daha çok az fark edersiniz. Uzaktan bakınca suyu göremezsiniz ama. Özellikle söğüt kümelerinin akıp gidişi uzayıp gidişi orada bir suyun akıp gittiğinin göstergesidir.
Son günlerde biz de böyle bir fırsat bulduk. Söğütlü dünyanın olduğu yere uzandık. Suya yaklaştıkça canlılık artıyor, hareket berekete dönüşüyordu. Kırmızı kırmızı gelincikler, bembeyaz papatyaların arasında uzaklardan fark ediliyordu.
Su kenarına vardığımızda insanı rahatsız etmeyen bir akılıktan gelen bir zaman diliminin kendi bütünlüğü içindeki nefes alışı duyuluyor gibiydi. Birden hiçbir gürültüden etkilenmemiş bir bülbülün sesini duyduk. Aralıklarla duyulan öteki kanarya ve bülbül sesleri de duyulmaya başlayınca mutluluğumuzun katsayısı yükseliverdi; ürperti ürperti.
Sanki dünyanın en güzel ötüşlü kuşları burada toplanmıştı. Biri bir şeyler söylüyor, bir başkası serenad yapıyor gibiydi. Ancak bu alışverişin temelinde bir renk, bir estetik vardı.
Bu arada kır çiçekleri topladık küçük, sevimli, doğal renkli bu çiçeklerin gönül vazolarını süsleyişi bir başkaydı. İnsanlar ne denli kirletse de doğa büyük oranda kendini koruyabiliyor gibi geldi bana. Bu yaşantı dilimi o gün şunları mı ….
Ve çölleşme yolunda bir dünya…
Küresel ısınmanın neden olacağı sorunlar her gün gündemde. Su yetersizliği Ankara’da yaşanmakta.
Bu nedenle bireysel, ülkesel ve evrensel önlemler hemen alınmalı, yoksa işimiz bozulur… Yaşam tehlikeye girer.
Atalarımız ne demiş anımsayalım: “Su ve ateşle oynanmaz.”
Bunlarla oynamanın şakaya gelir yanı olamaz, olmamalı.
Yarın:
Hala ayırdında değil misiniz?
Öyleyse ver elini yağdır mevlam su şarkısını söylemeye.
Ya da Türkiye korosuna söyletmeye…
