İnsanlık ayıbının , insan olma utancının ilki tiksindiğim işte o sözcük. Yani SAVAŞ.
Bazı insanların kaprisleri yüzünden gençleri karşı karşıya getir. Biribirlerini kılıçtan geçirmelerine, kırıp dökmelerine , kesip biçmelerine koşullandır. Kan gölüne , ölüler tarlasına çevir oralarını. Cehennem işte o meydanlara denmeli.
Önceleri kesici aletler kullanılırdı. Daha önceleri ok-yay , sonra sonra tüfek icat oldu. En son da bombalar ve yüzlerce insan öldürmenin kitapları.
Çocukken oyun gibi gelirdi. Bizim oyunlarımız arasında bile vardi : Komen-Tak’tı oyunun adı ve birbirini vururken yani öldürürken. Bu söz söylenirdi.
Şimdiki çocuklardan önce Yaşar Kemal’i dinleyelim biraz: (Cumhuriyet- Kültür , 29 haziran)
“Her savaş, adı ne olursa olsun, bir yıkım , bir ölümdür. İnsanlığımızı çürütür., vicdanımızı çürütür. Yenenler de yenilenler de, savaşların dışında kalanlarda aynı yıkımdan kurtulamazlar”
Şimdiki apartman çocuklarının oyuncakları en ağır silahlardan oluyor. Bıkıp usanmadan savaşçılık oynuyorlar. Özellikle10-15 yaş arası. Bilgisayarlarda da aynı oyunlar internet aracılığı ile oynanmakta, ya da maç izlenmekte.Sıra sıra açılan İnternet-Kafe’ler bir uğrarsanız bunu daha yakından ve açıkça görürsünüz. Sokak aralarında, çeşme başlarında oynanan oyunlar artık yok
Tekrar ettiysem özür dilemiyorum. Çünkü ne denli tekrarlansa bence yeridir. Savaş, insanlık ayıbının en önde koşanıdır. “İnsanın insana ettiğini…” deyişi boşa söylenmiş değil, doluya söylenmiş ve gerçek payı oldukça yüksek.Karavana değil yani.
Ve bu uğurda harcanan dolarlar geliyor aklıma. Bir de açlıktan yaşamını yitiren o çocuklar. Hastalanınca tedavi edilemeyen o çocuklar, o bebek ölümleri sefalet içinde bir yaşım. Sömürülmenin acı tadı. İşsizlik, yoksulluk, savaş tutsaklığı…yalnızca bazıları.
Şimdi yine Yaşar Kemal’e kulak veriyoruz (aynı yazıdan):
Savaşa girmemiş ülkelerin yazarları da savaşa girmişler gibi kıtlıklar gördüler, yoksullaştılar, aç kaldılar savaşa girmişler kadar değiştiler.”
Bizim 2.Dünya savaşında yaşadıklarımız bunlardı. Kıtlık almış başını gitmiş. Yoksulluk açlık sınırlarında, savaşa çok yönlü hazırlık…
İsmet İnönü bu yakınmalara “Bizi aç bıraktın söylemine” “Evet aç bıraktım ama , babasız bırakmadım” diyerek yanıtlamış ama bazı kalın kafalılar bir türlü anlamak istememişti.
Ve yine Yaşar kemal’e kulak veriyoruz:
“Savaşlar insanların ölüm fermanıdır, savaşlar üstünde yaşadığımız toprakların, doğamızın ölüm fermanıdır.”
Daha ne denir bilmem ki. Bana göre de savaş başka insanların malına, canına, ırzına göz dikmektir.
Böyle insan olunmaz elbet...
Bir ara hippiler vardı savaşa karşı . “Sloganları:”Savaşma, seviş”ti. Onların da kökünü kuruttular sonra, sonra…
Bir de şiir iyi gider şimdi:
İKİ DAL ZEYTİN
Hüznün doruklarında iki dal zeytin
Barışa olgunlaşır mevsim mevsim
Sonra sonra düztaban rüzgarlar
Çöl-gül sapağı
Aydınlanmacılığın şafağında
Söndürür, tersine yanan mumları
Makal’dan
Yani o “Bizim Köy”den
Saman sarısı haberler
“Onuncu KÖY’e
Fakir Baykurt’a selam söyler
Hüzünlü oyun havaları
Çalar-oynar çaresizliği
Tezek kokulu olsa
Ellerinde
Badem erik açar köyleri
N. T
