NOT: Torunum IRMAK DERTSİZ’in ödüllü öykülerini sunuyorum:

Şehrin renkli ve güzel ışıkları söndü. Parıldayan güneş en tepeye ulaştığı an, küçük ama sevimli evlerden şarkılar duyulmaya başladı. Seçim günü gelmişti…Perdeyi açtığımda içeri dolan güneş içimi huzurla doldurdu. Gardırobumu açtım, gökkuşağını andıran giysilerimin içinde epeyce oyalandım. Sonunda renk renk çiçekli gömleğimi ve kırmızı pantolonumu giymeye karar verdim. Hasır şapkamı da taktıktan sonra oyumu kullanmak için dışarı çıktım. Yollarda salkım söğütlerle, gururlu manolyalarla konuştum biraz. Sarının en güzel tonundaki çiçekleriyle mimozalar, bir şölen sunuyordu sanki. Birden karşıma eski arkadaşım Le çıktı. Eşi ve çocuklarıyla plaja doğru yürüyordu. Beni fark edince yanıma geldi, içtenlikle sarıldık.“Dostum, çok özlemişim. Plaja gidiyoruz, hadi sen de gel.”“Çok isterim ama daha oyumu kullanmadım Le. Siz ne zaman oy kullandınız?”“Oy mu? Ülkemizin güzelliğine baksana. Her şey harika. Herkes oy kullanıyordur zaten. Zorunlu da değil, biliyorsun. Biz bugünlük izin yapalım. Hadi sen de bizimle gel.”Sıcaktan terlemeye başlamıştım. Le’nin plaja girme önerisi de kulağa çok güzel geliyordu. Arkadaşım ve ailesiyle sohbet ederek plaja yürüdük. Deniz kenarında güzel bir gün geçirdik. Eve dönerken birkaç gündür küçük dükkânımı açmadığım aklıma geldi. Ama nasılsa ödeyecek bir borcum yoktu. Dükkândaki mallarıma bir zarar gelse bunu kolayca telafi edebilirdim. O zaman günün tadını çıkarmaya devam etmeliydim.Birkaç gün sonra öğleye doğru küçük aktarımın kapısını açtım. Birden çok kuvvetli bir ses kapladı her yanı. Arka pencereden bakınca dün konuşup şakalaştığım ağaçların kesildiğini gördüm. Yandaki ayakkabıcının sahibi Es’in yanına koştum. Kısa boylu, oldukça toplu, küçücük siyah gözleriyle tatlı tatlı bakan dükkân komşuma:“Merhaba Es. Ağaçları neden kesiyorlar,” diye sordum.Es, umursamaz bir tavırla omzunu silkti:“Merhaba Al. Nerelerdesin kaç gündür? Biliyorsun yönetim değişti. Onlar istemiş ağaçların kesilmesini. Ama meraklanma. Yerine yenilerini dikeceklermiş.”“Ama bunlar da çok güzeldi.”“Daha güzel olacak diyorlar Al. Hem de şimdikinden daha çok ağaç olacakmış.”Sol tarafımızdaki saat tamircisi Ze durumdan hiç de hoşnut değildi. Ağaçları kesenlerle kavga etmiş, burnundan soluyordu.“Sesimizi çıkarmayacak mıyız? Yeni ağaç dikmek için diğerlerinin kesildiği nerede görülmüş,” dedi.“Daha çok ve genç ağaçlar olacak Ze. Niye bu kadar şüphecisin. Hadi hepinize bir kahve yapıyorum. Yeni yönetimi kutlayalım,” dedi diğer bir dükkân komşumuz.Ze, söylenerek dükkânına girdi. O, hep böyleydi zaten. Hiç işi olmasa bile dükkânını erkenden açar, kendince kurallar yaratırdı. Bizlerse nefis kahvelerimizi yudumladık. Yeni ağaç dikmenin neresi kötüydü? Her şey eskisinden de güzel olacaktı.İki hafta sonra dükkânımı kapatacakken dostum Le telaşla içeri daldı.“Al, beni de eşimi de acilen iş yerinden çağırıyorlar. Çocukları sen alabilir misin?”“Alırım tabi. Ama niye bu saatte çağırıyorlar?”“Bilmiyorum dostum. Bir haftadır pek çok arkadaşımızı işten çıkardılar. Umarım bizi de bunun için çağırmamışlardır.”“Siz yıllardır orada çalışıyorsunuz. Niye işten çıkarsınlar, merak etme. Çocukları ben alırım.”Le, başını sallayarak hızlıca uzaklaştı. Ben de dükkânımı kapatıp Lu ve Ses’in okuluna doğru yürümeye başladım. Yolda sapanla kuşlara taş atan bir çocuk gördüm. Neyse ki kuş kaçtı. Çocuklar çok yaramaz oluyorlardı. Bakalım Le’nin çocuklarıyla birkaç saat idare edebilecek miydim? Onları aldığımda Ses’in yüzü beş karıştı.“Neyin var tatlı kız,” diye sordum.“Ne olacak? Hem öğretmenimiz değişti. Hem de yeni gelen öğretmen beni başkanlıktan aldı. Ancak erkekler başkanlık yapabilirmiş.”Ses’i teselli etmek istedim ama Lu lafa atladı:“Tabi ki de öyle. Mesela eski yönetimde kadın başkan vardı. Şimdi erkek başkanımız ve erkek yardımcıları var. Her şey bizimle daha güzel olacak, değil mi Al amca? Ne dedi öğretmenimiz erkekler duygularıyla hareket etmez.”Lu’nun söyledikleri gururumu okşamıştı. Aslında yönetim falan umurumda değildi.Her şey daha güzel daha rahat olsun bana yeterdi.Lu ve Ses eve gelir gelmez ders çalışmaya başladılar. Durmadan bir şeyleri tekrar ediyorlardı.“Hey ne oluyor size?” dedim.“Bilmiyor musun Al amca, müfredat değişti. Ezberlememiz gereken şeyler var artık,”dedi Lu.Ses:“Babama bunun çok saçma olduğunu söyledim ama onlardan iyi bilemeyiz, dedi. Bu kadar zamandır fazla çalışmamışız. Müzik, resim, yazma, tiyatro… Böyle eğitim olmazmış.Oysa ben bu dersleri çok seviyordum.”“Olsun, değişiklikte yarar var. Bu hayatın oyuncuları biziz Ses. Rolünü ezberlemeye bak, ”dedim bilgiç bir edayla.Aradan haftalar geçti. Yeni yönetim hızla çalışıyordu. İki sokak aşağıdaki kütüphane daha büyüğü yapılmak üzere yıkıldı. Daha büyük bir kütüphanemiz olacağı için mutluyduk.Yağmurlu bir günde dükkânıma doğru ilerlerken bir tuhaflık hissettim. Gözlerim mi bozulmuştu yoksa dükkânım yerinde yok muydu? Sadece benimki değil, arkadaşlarımın dükkânlarının yerinde de yeller esiyordu. O kargaşa içinde Es’i gördüm.“Dostum, neler oluyor burada?”“Bilmiyor musun Al? Dün bizim dükkânlar için bir duyuru yapmışlar. Ben duymadım ama öyleymiş. Buraya kocaman bir stadyum yapacaklarmış. Bize de çarşının en güzel yerinde yeni dükkânlar vereceklermiş.”“Ya! Çarşıda olacağız demek, çok güzel. Stadyumu olimpiyatlar için mi yapıyorlar?” “Hayır Al! Suçlular artık sokakta gezmeyecekmiş. Burada herkesin gözü önünde yargılanacaklarmış. Adaletin saflığını görüyor musun?”“Elbette dostum. Güzel şeyler yapıyor yeni yönetim.”Gözüm diğer arkadaşlarımı aradı. Ze hariç hepsi buradaydı. Mutlu görünüyorlardı. Bu sırada şehrin merkezine yerleştirilen tabelada şu söz gözüme çarptı.

“Hayat mutluluk oyunudur.”

RUMUZ: GÜMÜŞSERVİ

(Devamı Yarın)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.