Ensemde boza pişiren sergüzeşt
Çan sesine koşar adım ibibik
Bin bir gece masallarına taktım yine
Düğünüme kalburla su taşıyanlar
Ağrı Dağı’nın ağrıları çiçeklendi elimde
Ağrılarıma iyi geldi ısırgan mehlemi
Bir yudum su istedim “Bre Kâfir” dediler
Şeytan işi sazımla doğurdu beni
Yüzümün onuru vardı çalıp çırptılar
Yüzsüz bir çeyrek gibiyim şimdilerde ben
N.TEZCAN
Günler çabucak, haftalar ışık hızıyla geçip gidiyor. Ayları, mevsimleri, yılları sormayın… Sorsanız da “Söyleyemem derdimi kimseye/Derman olmasın diye…”
Aylardır, günlerdir alanlarda söylenenler tekrarlara döndü gibi. İnsanları vurdumduymaz yaptı. Ne menem şeymiş şu seçim söylemleri. İyi ki varsın dedirten yaklaşımlar yeter be… şeytan üçgenine dönüştü sanki…
Her şey bir süre önce yani seçim atmosferine girdi gireli parlak sözlerle avutma yöntemleri, inanç sömürüsüne bağlı söylemler ayyuka çıktı.Ülkemizin sorunları, çözüm önerileri, kalkınmanın reçetesi ya da reçeteleri yine başka bahara kaldı, her zaman olduğu gibi. Başka bir Aziz Nesin deyişiyle de yaklaşılabilir .”Yaşar Ne yaşar Ne Yaşamaz. Herkes en başta politikacılar sanki hamamdalar da bildikleri şarkıları okuyarak konser vermekte.
Aydınlar, yarı karanlık aydınlar.. Yahu şu memlekette aydın olmak suç mu ola? Bir çok toplum aydınlarını koyacak yer bulamazken, bizim yaptığımıza bakın. Onları seçkinci, diye küçümsemenin ne yeri ne zamanı..
Şu siyasi partilerin programlarını incelemedim ama, atılan nutuklardan anlıyorum ki, hiç biri sanattan sanatçıdan söz etmiyor. Bir toplum sanatsız olabilir, sanatsız kalabilir mi? Bir kez daha anımsayalım Büyük Önder’i “Sanatsız kalan bir ulusun hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Tolumu bir arada tutan, yücelten , uygarlaştıran.. sanattır, sanat. Altın saat değil be sanat!..
Yedi haziran’ın eli kulağında… Kısa bir süre sonra sandıklar açılacak ve dananın kuyruğu kopacak. Halk diyecek ki, İşte sizin hakkınız bu, ona göre hareket edin.
Ne olursa olsun ama, Türkiye kazansın!... “Güzel ve yalnız ülkem” kazansın…