Ülkemizde Başkanlık sistemine geçilmesinden sonra mahalli siyasetin ve parlamenterlerin halk nezdinde önemi iyice azaldı.
Daha önceleri halkla içli dışlı olan seslerini üst makamlara duyurmada etkili olan milletvekillerinin öneminin ikici plana çıkması sonucu halkın da parlamenterlerine güveni sarsılmış oldu.
Halk sorunlarının çözümü için milletvekillerini aramanın bir çözüm olamayacağı bilincinde.Zira milletvekillerinin atanma ile gelen bakanlara sorunlarını iletmek için ulaşmaları çok güç.
Bunun bilincinde olan halk parlamenter sistemi arar duruma geldi.
Bu güvensizlik partilerin alt kademelerine de yansıdı.
Siyasi partiler daha önceki dönemlerde olduğu gibi halkın ilgisini çekmiyor. Ülke yönetiminde gücün tek elde toplanması siyasi partilerin önemini de geri plana itti.
İktidar partisi mensupları da olsa siz bakmayın “ şunu bunu yaparım” diye atıp tutanlara onlar da partinin üzerinde olan bakanlara ulaşmada aşamayacakları engellerle karşılaşıyor.
Bu iddia sahipleri iktidar partisi mensupları tarafından da yapılıyor.
Aslında onlar da başkanlık sisteminin sıkıntılarını yaşıyor. Her geçen gün başkanlık sistemiyle ilgili sıkıntılar su yüzüne çıkıyor.
Bunun sonunda halk siyasetten beziyor siyasilerden iyice uzaklaşıyor.
Bakıyoruz bugünlerde muhalefet partisinde delege mücadelesi yaşanıyor. Bu parti mensuplarından kime sorsanız delege seçimini önemsemiyor.
Kim seçilirse seçilsin fark etmez deniyor. Yüz yıla yakın demokrasi deneyimi olan bir ülkede siyasetin böyle güvenden yoksun hale gelmesi üzülmemiz gereken bir durum.
Siyasette mesafe alalım derken mehter marşı gibi bir ileri iki geri gidiyoruz.
Maalesef yönetim yanlısı olan medya da bu geri dönüşe kendi yararını düşünerek çanak tutuyor.
Burada gündeme getirilen haberlerle insanların aklıyla adeta alay ediliyor.
Medyada denge sağlanmadığı , halka ülkedeki gelişmeler konusunda sağlıklı haber verilmediği sürece bu güçlü ve taraflı medya her zaman” cambaza bak” diye gerçekle bağdaşmayan haberler ve yorumcularla halkı kandırmaya devam edecek.
Bu durum da halkın siyasetten iyice soğumasının yolunu açacak. Siyasi kuruluşlar birbirini denetlemediği ve ülkede güçler ayrılığının olmadığı zamanlarda ülkelerin ne duruma düştüğünü görmek için kahin olmaya gerek yok bu konumdaki ülkelerin durumunu izlemek yeterli olur.
Halkımızın her şeye rağmen siyasi partilerine parti ilkeleri doğrultusunda onun bunun etkisinde kalmaksızın sahip çıkmaları gerekir. Onlar olmadan siyasetin tadı tuzu kalmıyor. Tıpkı günümüzde olduğu gibi.
--------------------------
HAVA KİRLİLİĞİ SOS VERİYOR
Bundan iki gün önce gazetemizde hava kirliliğine yönelik bir haber yer aldı. Bu veriler resmi rakamlar. aslında Edirne’de hava kirliliğinin mevsimlere göre detayını kapsayan oranlar yok. Resmi kurum temsilcilerimiz hava kirliliğini yakıta bağlıyor görüntüsündeler.
Peki, resmi kuruluşlarımız hava kirliliğini önleme konusunda yeterli çalışma yapıyorlar mı?
Edirne’nin farklı yörelerine gittiğinizde değişik hava kirliliği olduğu biliniyor. Bu mevsimde bakıyoruz sabahları sokağa çıktığınızda sis görünümlü havadan boğulacak gibi oluyorsunuz.
Bu doğal sis midir?
Yoksa sisli hava ile harmanlanan kirli hava mıdır?
Bugün Edirne’nin en önemli sorunlarının başında hava kirliliği olduğunu kabullenmek zorundayız. Bu hava kirliliğinin oluşmasında başta mahalli idare yöneticilerimiz ve bu konu ile ilgili resmi kurumlarımızın duyarsızlıkları vardır.
Bir süre sonra Edirne’de böyle havalarda insanlarımız sokağa çıkamaz duruma gelebilir. Sabahları araçların üzerinde kurumlar birikiyor.
Edirne’de havayı sadece doğalgaza geçmekle temizleneceğini söylemek de doğru değil.
Araç yoğunluğunun artışı, şehre hava akımı sağlayan kuzey rüzgarlarının önünün yüksek apartmanlarla kapatılmasının hava kirliliğini artırmadığını kim iddia edebilir?
Maalesef, Edirne kuzeyden esen Edirne’nin hava kirliliğini kısmen önleyecek rüzgarlardan yararlanamıyor. Güneyden estiğinde de yeni yerleşim alanları yağ kokusu ile boğuluyor.
Bir de şehirde hava temizliğine etkili olan doğu kesiminin de konuta açılması halinde kentimizde kirlilik bir o kadar daha artacak.
Şu bir gerçek Edirne’nin gerçek hava kirliliği konusunda somut veriler yok.
Bu hususun halkın sağlığını dikkate alarak kamuoyuna açıklanması gerekir. Gerçek rakamları gizleyerek bir yere varılmaz.
-------------------------------------------------------------------------------------------
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
Tarihimizde ilk halife Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’di.
Osmanlılar Mısır’ı aldıkta sonra” kutsal emanetlerle” birlikte halifelik de Osmanlılara geçti.
Mütevekkilullah’ın yerine Yavz Sultan Selim 1517 yılında halife oldu. 1924 yılına kadar Osmanlı padişahları halife unvanı taşıdı.
Kurtuluş Savaşı son bulunca Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Kasım 1922 ‘de saltanatla halifeliğin birbirinden ayrılmasını sağladı. 18 Kazım 1922’de Abdülmecit halife ilan edildi.
3 kasım 1924’te çıkarılan “ Hilafetin İlgasına ve Hanedan-ı Osmanı’nin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki Haricine Çıkarılmasına dair Yasa” ile Hilafet ve Halifelik kaldırıldı Son halife Abdülmecit, Osmanlı Hanedanına mensup yirmi dokuzuncu halifeydi.
-----------------------
FIKRA
PEK SANMAZMIŞ
Çok zengin fakat kulakları işitmeyen bir ihtiyar dışarıdan belli olmayan çok modern bir işitme cihazı almış. Bir hafta sonra da çok memnun olarak cihazı aldığı mağazaya uğramış.
İşyeri sahibine:
“ Size teşekkür etmek için geldim” demiş
“ Şimdi sizden aldığım alet şayisinde evimin öteki odalarındaki konuşulanları rahatlıkla duyabiliyorum” demiş
İşyeri sahibi:
“Aileniz sizin bu durumunuzdan her halde çok memnun kalmıştır” demiş
İhtiyar:
“ memnun olduklarını hiç sanmam. Çükü konuşulanları duyduktan sonra bir hafta içinde üç defa evvelce yazdığım vasiyetimi değiştirmek zorunda kaldım"