Bu günlerde medyadaki haberlerde ve köşe yazılarının ana konusunu 14 Mayısta yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili seçimleri oluşturuyor,böyle de olması da doğal.
Özellikle bu seçimde iddialı olan muhalefet partileri 14 Mayıs sonrası başkanlık sistemi yerine halkın iradesini temsil eden parlamentonun etkili olacağı bir yönetim getirme çabasında.
Onun için bu seçim birbirinin karşıtı olan iki siyaset arasında mücadele şeklinde geçecek.Bu seçimi rahat kazanacağız rüyasını görenler aldanabilir.
Her türlü imkana sahip iktidar partisi bu seçimde başarılı olmak için her imkanı kullanacaktır.
20 yıl iktidarda olan bir partinin bu konuda sayısız fırsatları var.
Hiç bir zaman seçimi kaybetmek istemez. Muhalefet partilerinin bunu dikkate alıp rehavete kapılmadan, nasıl yapıldığı belirsiz anket sonuçlarına aldanıp “seçimi açık ara kazanacağız” hayaline kapılmasın.
Bu seçim öyle iki kanadın birbirine kesin üstünlük sağlayacak şekilde sonuçlanmayacak.
Tarafsız gözlemciler, siyasi partilerin havasına kapılmayanlar da bu görüşteler.
Seçimin demokratik ,yasa dışı koşulların olmadığı şartlarda ,halkın iradesini sandığa yansıtılacak şekilde sonuçlanması için halk ve onun temsilcileri tavırlarını belirlemeli.
Bugün hiçbir talepte bulunmayıp olanları seyretmekle yetinenler yarın parlamentonun beklentilerinin dışında kadrolarla oluştuğu zaman ağlayıp sızlamaları çare olmaz.
Ne yazık ki ülkemizde halkın gerçek talebini ne olduğunu belirlemek bunun topluma yansımasını görmek mümkün olmuyor.Bizde siyaset daha ziyade kahve sohbetlerinde arkadaş grupları arasında dedikodu şeklinde yapılıyor
Siyasi talebini yasal sınırlar içinde yüksek sesle duyurma alışkanlığı kazanamadık.
Demokrasisi gelişmiş ülkelerde var olan bu gelenek ülkemizde de gelişmediği sürece siyaset tacirleri, hamasi nutuklarla halkı kandıran politikacıların saltanatı devam eder.Bu benzetme iktidar ve muhalefeti kapsayan tüm partiler için geçerlidir.Herkes “armut piş ağzıma düş” beklentisinde.Hiç bir katkı yapmadan,çaba harcamadan yasal haklara kavuşmanın mümkün olamayacağını bir türlü öğrenemedik.
Bu bilince erişmediğimiz sürece siyasi parti yöneticilerinin bizim adımıza verdikleri , daha ziyade kendi yararlarına olan kararla yetineceğiz.