Bu roman, hele  Edirne Trakya ve Rumeli’de yaşayanlar için mutlaka, ama mutlaka okunması gereken bir yapıt.

Çünkü geçmişte yaşanan acı olaylara ayna tutmakta. Trakya’da olan biteni, odak olarak benimsenmiş ve bu temel üzerine oturtulmuş önemde.

Yazar diyor ki; “Osmanlı’nın parçalandığı sancılı dönem…Bir cami, bir havra, ve saklanan sırlar… Başka bir yaklaşım: “vatanından ayrılan, vatanından koparılan, başka ülkelerde, başka topraklarda, geçmişinden, köklerinden, uzaklarda yaşamaya ve ölmeye  mecbur olan, mecbur edilen tüm insanların derin hatırasına hürmeten…”

Sabriye Cemboluk, usta işi bir yapıtla ve akıcı bir anlatımla okur karşısında. En hızlı okuduğum 692 sayfalık bir CEREN yayınevi  yayını. Sürükleyici , ilginç ve vurucu.

Yazarımızı tanıyalım biraz

Sabriye Cemboluk 1948 İstanbul doğumlu. Dördüncü sınıftan sonra ailece Edirne’ye yerleşirler. 1966’da Kız Öğretmen Okuluna Bolu’ya gider. Eşi de

Öğretmen olunca, ülkenin bir çok yerini  dolaşırlar. Ve 1976ylında ver ver  elini Almanya. Yani hem hemşerimiz hem de meslektaşımız.

Bu denli oylumlu bir roman yazmak ve 3. Baskıya ulaş her yiğidin harcı değil demek istiyorum. Cemboluk bunu başarmış. Büyük bir emeğin ve zaman diliminin ürünü. Değerli bir roman  oluşturmuş diyorum özetle.

Almanya’da uzun yıllar gazetecilik yapar. Dergi ve gazetelerde yazar, kitaplar yayınlar. Oyun yazarlığı da vardır. Şu anda Almanya’da yaşamakta.

Bir başka saptaması:” Aynı toprağın ayrı dinlere ait insanların artık olağan karşılanan ayrı hikayesi sınırların toprağa acımasızca çizildiği Trakya’da anlatılıyor.

Hıristiyan, Yahudi ve Müslüman denilerek birbirinden koparılan

İnsanların, 20. Yüzyılın başlarında Osmanlı topraklarında nasıl birlikte yaşadığının  etkileyici hikayesi.”

Şimdi sınırlarımızın az ötesinde kalan Sofular’da  ve konaklarda başlayan mutlu bir yaşam. Irk ve inanç farklılıklarına rağmen sağlıklı komşuluk ilişkileri. her şeye rağmen insanca bir yaşam.

Sonra  zorunlu zorunsuz göçler. Çekilen sıkıntılar Edirne, Gümülcine , İstanbul, Çorlu arasında gidip gelmeler. Savaşın olumsuz yansımaları, karışıklıklar, haksızlıklar… Bu çerçeve içinde geçen bir yaşam süreci ve ölen, kaybolanlar.. Karışıklıklardan yararlananlar, kadınlara karşı olumsuzluklar

Konaklardan kala kala ellerinde kalan bir kırık dökük talika ve bir topal at. Yazarımız şöyle sonlandırıyor yapıtını:

 “Meriç’in karşı tarafından esen sert rüzgarla gelen kara bulutlar, iri yağmur tanelerini Edirne’ye getirmekte gecikmediler. İlk damlalar öfkeli bir kırbaç gibi yere çarparken önce bir şimşek çaktı. Arkasından yeri göğü inleten bir gök gürültüsü duyuldu. Mezarlıktaki ağaçlara tünemiş kuşlar yaydan fırlayan oklar gibi aynı anda havalanıp Meriç’in  öte yakasına doğru uçarak gözden kayboldu.”

Başkentlik yapmış bu güzel kentin başına neler gelmiş, tarih baba bilir.

Bizler de öğrense iyi olur diyor, Sn. yazarın eline, yüreğine ve emeğine sağlık diyor saygılarımı iletiyorum ve arkası gelir, umuyorum.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.