Gerek siyasilerimiz gerekse meslek kuruluşlarımız toplantılarında meslek guruplarına ve halka yönelik vaatlerde bulunurlar. Bol keseden atalar. Borsamız, odalarımız da aynı yöntemi uygularlar. Hiçbir zaman söylem eyleme geçmedikçe söylenenin önemi kalmaz.
Şöyle bir geçmiş yılları hatırlayın gazete sayfalarını karıştırın bugüne kadar el atılmayan ne vaatlerle karşılaşırsınız.
Çok iyi hatırlıyorum. Bundan önceki Edirne belediye Başkanı Tunca ile Meriç arasındaki ormanlık alan için ne güzel vaatlerde bulunmuştu. Oralarda yürüyüş yılları açılacaktı halk oturup dinlenecekti. Daha sonra bu sözler unutuldu gitti.
Yine aynı başkan Yeni Devlet Hastanesinin yanına 15 bin kişilik stat sözü almıştı. Günlerce bu dillendirildi.O da fasa fiso çıktı. Bir Gençlik ve Spor bakanı Kırkpınar alanında yeni düzeleme yapılacağı sözü verdi millet de onu alkışladı. Bu sözler de unutuldu.
Hani devletin verdiği sözler devamlılık arz ediyordu ? Ne oldu?
Bir muhtarımız gündeme getirdi. Buçuktepe mezarlığındaki televizyon vericileri Edirne için çikrin görüntü oluşturuyor. Bir yanda görkemli Selimiye, diğer taraftan onun gibi göklere uzanan televizyon vericileri. Onlar için de kaldırılması konusunda girişimler oldu. Onlar da unutulup gitti.
Halkımızın balık hafızalı olduğu konusunda iddia var. Eğer bu verilen sözler yerine getirilemiyorsa bunun hesabını kim soracak?
Tabii ki halkımız. Böyle bir girişim oldu mu? Maalesef böyle bir girişime tepkiye tanık olmadık. Söylem ile eylem ile bütünleştirmek. O sözleri söyleyene güveni arttırır. Eğer söylenenler unutulur giderse onu söyleyenler de bir süre sonra unutulur. Bugün eski rahmetli valimiz Fahri Yücel neden unutulmuyor?
Çünkü görevi süresinde verdiği sözleri eyleme geçirdi .Ne söz verdiyse yaptı. Halk da buna tanık oldu. Şimdi de her ölüm yıldönümünde halk kendisini saygı ile anıyor.Milleti söyleyen değil söylediğini yapan yöneticileri ihtiyacı var.
Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Burada en büyük eksiklik halkın denetim yeteneğinin olmaması. Eğer bu gelişmiş olsa lafla halkı kandırmak isteyenler istedikleri gibi at oynatamazlar” halk nasıl olsa unutur “ diyemezler. Halk olanları kabullendiği sürece bu laf ebesi yöneticiler başımızdan eksik olmaz.
BUNU DA SÖYLEMEK ZORUNDAYIM.
Bazıları yaptıkları hizmet değersiz olsa da bunu abartarak halkın buna büyük ilgi gösterdiğini söylerler.
Bir anlamda kendilerini başarılı gösterme hobisi yaratılmak istenir.
Ben o anlayışta değilim. Benim şu kadar takibim var gibi beklentim de yok.
Yaklaşık 20 yıldır bu görevde hizmet verdim. Bugüne kadar ben şunu yaptım şu başarıyı kazandım diye böbürlenme gereğini duymadım.
Görevimi sadece halka hizmet çerçevesinde gördüm. Bu arada hiç el atılmayan birçok soruna da çözüm getirilmesine vesile oldum. Burada kısaca birkaçına değinmek isterim.Saray Oteli yanında köy minibüslerini bekleyen halk açık havada minibüslerini bekliyordu.
O güne kadar burada üstü kapılı bir durak yapma kimsenin aklına gelmemişti.
Bunu defalarca burada dile getirdim Sonunda bu insanlarımız kapalı yerde minibüslerini bekleme yerine kavuştu.
Aynı doğrultuda bir başka hizmet Özel İdare karşısında Tıp Fakültesi istikametindeki minibüs durağı da yoktu onu da yılmadan köşemde yazdım sağ olsun belediye yetkililerimiz duyarlı davrandı oraya da bir durak yapıldı. Yine Abdurrahman Mahalle muhtarımızla birlikte Migros’un karşısına bir durak yapılması için çaba harcadık onu da yerine getirdiler. Başka alanlarda da böyle halkın hizmetinde olacak işleri gündeme getirip çözümünü sağladığım onlarca yazım vardır.
Benim anlayışıma göre öyle aslı astarı olmayan sansasyon haberciliğin yanında halkın sorunlarına çözüme yarayacak konuları gündeme getirmek çok daha önemli .Bu bazılarına göre sığ habercilik olarak görülebilir.
Önemli olan yapılmasına katkı yaptığınız eserlerin halka yararlı ve kalıcı olması. Bence mahalli basının üzerine eğilmesi gereken hizmetlerin başında bu olmalıdır. Zira yöneticiler bu eksikleri görmeyebilir.
Bizler onlara hatırlattığımız zaman yerine getirilmesi kolay oluyor.
Dikkate almadılar mı bir kez daha gündeme getirip çözülmesini sağlayabilirsiniz.
Bu hizmetlerin yapılmasında mahalli idarenin duyarsız kaldığını iddia edemeyiz.
Eğer istenen makul bir hizmetse onu yerine getirmenin görev olduğunu biliyorlar.
Bu köşemde yazdığım sürece yazılarımda halka hizmet içeren haberlerimi yazmaya devam edeceğim. Ne zaman” nerede trak orada bırak” diye karar verirsem “ Sözüm Ona” köşe yazılarımı da noktalamış olacağım. Hayat belli olmuyor. Bir şeyler yazmak da sağlıkla ilgili bir sorun. Bunu ise belerlemeye yetkimiz yok.
MİLLETLE ALAY ETMEYİN
Marketlerde satılan ürünlerin fiyatlarına bakıyoruz. Sanki malı ucuza satıyormuş gibi rakamlarla oynuyorlar.
Bir malı fiyatı yüz lira yerine 9 lira dokuz olarak yazılıyor.yanına da doksan dokuz kuruş ilave ediyor Halk bunu ucuzluk kabul edip bu rakam oyunlarına kanıyor. Peki ürün satışlarında etiketlerde gösterilen küçük kuruşlar müşteriye veriliyor mu?
Biriken bu kuruşlar ne kadar meblağ tutuyor.
Ne demek doksan dokuz kuruş şunun adını düz olarak yazın.
Olmaz, o zaman müşteri ilgi göstermez .Beş kuruş az gösterilmesi müşteriye cezp ediyor.
Alıcılar da bunu bal gibi yutuyor.
FIKRA
EN SON ÇIKAN DİŞLER
Öğretmen öğrencilere sordu:
İnsanlarda en son çıkar dişlerin hangileri olduğunu bana kim söyleyecek?”
Okulda derin bir sessizlik çöktü.
Bir süre sonra sınıfın arka saralarından bir öğrenci parmağını kaldırdı.
“ Ben biliyorum öğretmenim”
Öğretmen:
-“ Söyle bakalım hangisiymiş?”
-“ En son takma dişler çıkar öğretmenim”
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
FIKRA
Akıl sağlığı pek yerinde olmayan adam, gişeden bir bilet alıp içeri girdi. On dakika sonra dönüp bir bilet daha aldı.tekrar biletçinin yanına geldi. Bir on dakika sonra yine bilet aldı. Gişe görevlisi kendisine :”artık bilet istemeyin. Daha fazla veremem. Karaborsanın cezasını biliyorsunuz sanırım” dedi
Adam:
“ ne karaborsası?”
“ Durmadan bilet alıp , biletleri içerde yüksek fiyatla satıyorsunuz belli ki”
Adam biletçiye:
“ delirdin mi sen?” dedi
“ tabii bilet alacağım çünkü biletimi alıp tam içeri giriyorum, delinin biri biletimi alıyor ortasından yırtıyor.. Haydi.. ben de geri dönüp yenisini alıyorum”
KISSADAN HİSSE.
PAŞA OLAMAZSIN DEMEDİM, ADAM OLAMAZSIN DEDİM
Bu deyim okumanın rütbe ve makamın ya da paranın insanı olgun medeni insan yapmayacağını belirtmek için” Ben sana paşa olamazsın demedim, adam olamazsın dedim” ibaresi kullanılır.
Bu sözlerin hikayesi şöyle:
Bir baba oğlunun sorumsuz ve gamsız haline bakarak,oğluna “ sen adam olamazsın” diyormuş.
Çocuk azmetmiş, okumuş sonunda paşa olmuş.
Uşaklarını gönderip, babasını makamına çağırmış.-“ baba sen bana adam olamazsın diyordun. Bak ben paşa oldum” demiş.