Kırkpınar’ın en önemli etkinliklerinden biri olan Trakya Yemekleri yarışması bu yıl kent dışında bir restoranda yapıldı. Bu yarışma kent merkezinden uzak bir yerde düzenlenmesi ilgiyi azalttı.. Yarışmaya katılım yok denecek kadar azdı.
Yarışmacıların dışında merak edip katılmak isteyenlere tanık olamadık .
Kırkpınar gibi tarihi bir etkinlik için yapılan bu yarışmanın ken merkezinde değil de kent merkezinden uzak bir restoranda yapılması ne kadar doğrudur?
Daha önceki yıllarda yapıldığı gibi bir okulun bahçesinde veya Devcihan, Kervansaray gibi tarihi yapıların içinde yapılması daha doğru olmaz mıydı?
Etkinlikte bulunanların görüşü doğrultusunda ben de yemek yarışması yerinin doğru olarak belirlenmediği iddiasındayım.
Burası Kırkpınar programı kapsamında olan bir etkinliğe doğrusu ya yakışmadı.
Edirne Kültür ve Turizm Müdürlüğü bunu neden dikkat almadı bilemem.
Beklenenin dışında sönük geçen bir etkinlik oldu.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------
KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRÜ SÖYLEMESİNE SÖYLÜYOR DA…
Yemek yarışmasında Edirne Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Hacıoğlu bir konuşma yaptı.
Edirne’nin Hatay ve Gaziantep gibi gastronomi kenti yapmak istediklerini söyledi.
Bu yıllardır gündeme gelen vaatlerden biri.
Peki bu konuda ne kadar mesafe alındı?
Kendisinin yetkili olduğu müdürlük bu konuda yeterli gayreti gösteriyor mu?
Müdür bey, Edirne’nin sadece belli yiyeceklerle tanındığını söyledi.
Bu ürünleri tanıtan ülke genelinde duyurulmasını sağlayan bir iki esnaf.
Müdürlük bu tanıtımda etkin olarak yer alsa diğer alandaki özelliklerimizin, ürünlerimizin de daha geniş alana tanıtımı mümkün olmaz mıydı?
Edirne çok farklı kültürlerin birleştiği yer.
Burada Osmanlı döneminin mutfak kültürü olmalı. Yine Saray Mutfağı tanıtımı yapılmalı. Ayrıca Balkan mutfağının yemekleri tanıtılmalı. Müdür bey bunlara da değindi.
Peki bunda kim önderlik edecek. Bu konuda örnek bir tanıtım yeri oluşturulamaz mı?
Devletimiz bu konuda önderlik yapması esnafları da yönlendirmesi gerekmez mi?
---------------------------------
FİRMANIN YAPTIĞINA BAK
Yemek yarışmasının yapıldığı yerde bir yağ firması sözde ürünlerini tanıtmak istemiş. Bu tanıtım paketlerini sadece yarışmaya katılanlara tahsis etmiş . Orada birkaç misafir yarışmaya katılmadığı için bu yağ firmanın ürünlerinden yararlanmadı. Teklif ettiklerinde tanıtımın sadece yarışmaya katılanlara yönelik olduğu bildirildi.
Böyle ayrım gözeten firma reklamı olur mu . Bu durum o firma adına da olumsuz görüntü oluşturdu.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
BAZI YÖRESEL YİYECEKLERİMİZİ BAŞKA İLLERE KAPTIRDIK
Bölgemizin en meşhur yiyeceği peynirdi onu farklı illere kaptırdık. Şimdi Edirne adı değil Ezine adı ile peynir tanıtılıyor.
Hardaliye bölgemizin içeceği olarak biliniyordu , onu da Kırklareli ne kaptırdık.
Kırklareli belediyesine gittiğinizde size hardaliye ikram ediliyor. Sahiplenme öyle olur.
Yiyeceklerimizin tanıtımında el ele verilmeliyiz .
Başta resmi kurumlarımız olmak üzere odalarımız, esnaflarımız bu tanıtımı benimsemeli, gayret göstermeli .
Gelenek ve göreneklerimiz tamamen yok olmadan hiç olmazsa kalanlara sahip çıkmalıyız.
Kırklareli Trakya yemeklerini tanıtan bir kitap bastırdı.
Edirne’nin böyle bir girişimi oldu mu bilmem.
Bu konular öyle belli zamanlarda nutuk atmakla çözüme kavuşmuyor. Sahiplenmek gerekli tanıtımı yapmak gerekir.
Edirne bir turizm kenti olacaksa bu konuda en önemli görev kültür ve Turizm Müdürlüğüne düşer.
Diğer kurumlarımız da ona yardımcı olmalıdır.
Kırkpınar haftasında kentin ana caddelerine Edirne’yi tanıtan broşürler konulsa gelen geçen misafirler onları alıp çantalarına koysa gittikleri yörelere götürse olmaz mı?
Turizmde gelişen iller bunu öyle başarmış. Her esnafımız bir turizm elçisi gibi çalışmalı. Edirne’yi tanıtma konusunda büyük gayret gösteren Ciğerci Bahri’yi yarışmada jüriye dahi layık görmeyen bir anlayışla bu görev yerine getirilmez. Nitekim getirilmediği de ortada mehter marşı gibi iki ileri bir geri gidip geliyoruz.
GENÇ GÜREŞÇİLERE DİKKAT.!
Yağlı güreş tutkusu bizim genlerimizde var.
Savaş meydanlarında dahi güreşin yapıldığını tarih kitaplarımız yazıyor.
Balkanlar bu sporun merkezi olmasına karşın ona en yakın olan İlimizde yağlı güreş istenilen düzeyde değil. Kurumlarımız bu spora gereken ilgiyi göstermiyor.Üstelik T.Üniversitesinde bu alanda bölüm olmasına rağmen Güreşin merkezi sayılan Edirne’den
Edirne adını yeterince duymuyoruz.
Bu arada gençler arasında yağlı güreşe ilginin olması sevindirici.
Bu gençler ilerdeki yıllarda yalnız bırakılmamalı.
Yağlı güreş ancak destekle ve imkanlar sağlanarak başarı sağlanır.Bu konuda eski pehlivanlardan yararlanılmalı.
Kırkpınar alanına baktığımızda gençlerin peşrevi, hilesiz amatörce güreş tutmaları yağlı güreşin geleceği için umut verici. Bakıyoruz, yağlı güreşe ilgi her geçen yıl artıyor:
Bu yıl yapılan 658. Kırkpınar güreşlerine 14 boyda rekor seviyede 2380 güreşçi katıldı.
---------------------------------------------------------------------------------------------------
İLK METELİĞİ 2. MAHMUT BASTIRDI
Tarihimizde ilk metelik, 1883 yılında Osmanlı Sultanı 2. Mahmut’un tahta çıkışının yirmi beşinci yıldönümü onuruna çıkarıldı.
Ayarı düşük olan bu kara beşliklere “ Metelik” denilmeye başlandı.
Çeşitli zamanlarda bastırılan 10 ve 5 paralık “ yeni metilikler” bozuk para sakıntısını karşılayamaz duruma gelince 1910 yılında 40,20,10, ve beş paralık olmak üzere nikel metelikler basıldı.
FIKRA
AÇIKGÖZ ASKER
Bir gün Bismark, savaşta yararlılık gösteren bir askere madalya takarken;
“ Asker, yüz altın mı istersin yoksa madalyayı mı?”
Asker “ madalyanın kıymeti nedir” diye sorar.
Bismark: “ maddi kıymeti aşağı yukarı üç altın eder” diye yanıtlar.
Bunun üzerine asker: “ öyleyse 97 altınla madalyayı istiyorum” der
************************************************
ATASÖZÜ
Çocuklar şekerle oyuncakla, büyükler ise yeminle aldatılır.