İstanbul’da öğrenciyken, seçmeli derslerimiz de vardı. Ben de “Çevre İncelemeleri” ni seçmiştim. Hocamız tarih öğretmeni Niyazi AKŞİT’ti.
Okulun minibüsüyle tarihi ve ilginç yerleri gezip görüyor, Hocamız da o konuda açıklamalar yapıyordu.
Yerebatan Sarayı, 4. Ahmet Çeşmesi, Mavi Cami, Ayasofya ve Topkapı Sarayı… Saray’a gittiğimizde Niyazi AKŞİT Hoca’mıza bütün kapılar açılıyordu. Kabe’nin saçaklarından parçalar, peygamberin Hırkası v.b o zaman görebilmiştik. Başka değerleri de görmüştük ama aklımda kalmadı.
Bir ara öğretmen Okulları Genel Müdürlüğü bir partizan atanmıştı. Öğretmen Okullarında çalışan öğretmenlerin çoğu sürülmüş, kendi partizan kadrolar atanmıştı.
Ben de İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğüne Rehber Öğretmen yardımcısı olarak atanmıştım. Yani sürülmüştüm. Bizim kız Öğretmenden 20 civarında öğretmen bunu yaşamıştı. Hem gidip gelmiş, hem de iptal davası açmıştık. Bir yıl kadar gidip geldim. Sürülmeden önce bir yerel gazetede yazdıklarımı incelemişler. Benim yazdıklarım, o zaman ki muhalefeti övüyor, iktidar partisini yeriyormuşum. Bunun için Milli Eğitim Müdürlüğüne şikayet etmişler.
Milli Eğitim Müdür Yardımcısı gazetenin Sahibi Şanver Orunç’a yazılı olarak sormuş. Şanver orunç benim yazmadığımı, hiçbir öğretmenin ilgisi olmadığını yazılı olarak bildirmiş. Böylece kurtulmuştum. Ancak takma isimlerle yazılarıma devam ettim.
İlgili kurumlar sürgün kararını bozmuş, ben yeniden Kız Öğretmene atanmıştım. Neyse o aralar iktidar değişmiş, Yeni müdürümüz Lemanser Sükan Beni Atatürk Ortaokulundan çok kısa bir süre içinde yeniden öğretmen okuluna alıvermişti. Uzunca süre bu okulda müdür yardımcısı ve rehber öğretmen olarak çalışmış, 1993’te emekli olmuştum. Tam 31,5 yıl çalışmıştım.
Yıllar çabucak gelip geçmiş, ancak boş oturmamış 16 kitap sahibi olmuştum. Şiirlerim ve yazılarım bazı dergilerde de yayımlanmaya başlamıştı.
TV’ye bakıyorum:
“Süper Kumbara” diye çocuklara yönelik bir yarıma programı. Gelişimini tamamlamamış çocukların böyle yarışmalara yönlendirmek ne denli doğru?
Yarışma oyun ya da oyuncak değil ki. Hava civa yarışı desek daha doğru olur kanımca. Birkaç kez baktım, program yapmacık yapmacık sırıtıyor. Benzerlerini taklitte önemli yer almakta. Şımaranlar ve üzülenler aynı kulvarda gibi. Sunucunun çocuklaşması da daha başka ve ilginç. Katılanların kıyafetleri de ilginç.
“KİM gitsin” başka bir yarışma programı. Beş kişi yarışıyor. Her bölümde en çok puan alan yarışma birini gönder hakkına sahip olmakta. Sonunda iki yarışmacı kalıyor. Bunların biri ortak kumbara da biriken paralara sahip olmakta. Hangisi? En çok puan alanı…
İLMEK
Noktasız virgülsüz bir bakıştı
Udun yüz yıllık kölesine son kare
Tunca’ya danışırken uçtuğu yerleri
Şiirdin Istıranca esinli sele
Aklından geçenleri saklar çobanlar
Yine de bir boynuz eksilir sürü
Dağları uzak ekranlarda eğreti yayla
Ovasında yeşerir, damağında tadı
Zamanı boşa kürek çeken boşluk
Vitrin güzellerine ilmek atanlar
N.Tezcan
(Kırık Karanfiller kitabımdan)
