Vize’yi Vize’den yazman gerçekten bir başka oluyor.Çünkü belki de Ülkemiz en temiz havası var bu kentte.İnsanı kendine taşıyan bir hava, tertemiz.

Daha önce bizim ortaokulun öğretmenler lokaline dönüştürüldüğünü yazmıştım.

Oradan geçerken lokalin o güzel bahçesine de uğradım. Biraz oturur, bir çay içer belki tanıdıklara da rastlarım diye düşünmüş olmalıyım. Önce kimseleri tanıyamadım. Ardından bir çay söyledim. Ağaçların koyu gölgesi ve Vize serinliği damağıma yeni tatlar yerleştirdi. O günleri düşündüm. O zamanlar öğrenciler bu ön kapıdan giremezdi. Arka taraftaki giriş kapısında okulun içine girebiliyorduk anca.

Bir süre sonra biraz ötede tanıdık bir yüz. Zor tanıdım, ama tanıdım yine de...Bu bizim İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüzü yapan Halit Köprü idi.

Oturdukları masaya gittim. O da ilk aşamada beni tanıyamadı. Kendimi tanıtınca çok sevindi mutlu oldu. Ona yanımda bulundurduğum bir şiir kitabımı imzalayarak armağan edince sevinci bir kat daha arttı. Çaylarımızı içtik ve ben, izin isteyerek ayrıldım.

Daha sonra Vize’de yayın yaşamını sürdüren bir gazetenin yerini aradım, bulamadım. Canım da pek istemedi zaten. Yarına erteledim, bu dileğimi.

Uzaktan da olsa bir-iki kişiyi tanıyabildim anca.

Büyüdüğümüz ev, yani babamın evi artık yoktu.

İki katlı, bahçeli ahşap evimiz çoktan yıkılmış, Arsa olarak satılmıştı. Orada şimdi bir betonarme ev var.

Evimizin önündeki sokak oyun yerimizdi. Komşulardan bazılarının karşı çıkmasına rağmen çift kale top oynardık akranlarla.

Hemen orada yıllar sonra Bizanslılardan kalma bir anfi tiyatro bulundu. Kazı epey sürdü. Kültür Bakanlığı ve Trakya Üniversite’nin ortak çalışmalarıyla ortaya çıkarıldı. Altlarda bazı kalıtlar da bulunmuş. Bunların ve diğer bulunanların hemen hemen tümü şimdilerde Kırklareli Müzesinde imiş.

Bir bölümü de belediyenin önündeki çimlere bırakılmış. Sanırım aksesuvar amaçlı.

Ancak artık Vize’nin de bir müzesi olmalı. Kalıtlar orada toplanıp korunmalı.

Çünkü Vize’nin bir adı da Vize-Müzedir. Bir açık hava müzesi. Bir zamanlar Başkentlik de yapan işte bu bizim Vize’dir. Hangi taşı kaldırsan altından tarih çıkar.

Kültür ve sanat etkinlikleri yeterli değil bence. Son yıllarda gündeme giren etkinlikler umut verici sayılabilir.

Edirne’de meslektaşım Ayhan Tunca dostumuzun çıkardığı YÖRE Dergisi’nin bir sayısında yalnızca Vize ele alınmıştı.

Özlenen ve güzel bir sayı idi. Hala saklarım. Çünkü ben de anılarımı da katarak bir Vize kitabı yazmak istiyorum, bakalım!..

Büyük bir derlenip toparlanma dönemi yaşanıyor kentimde. Yeni binalar, yeni dükkanlar ve on üç binlere tırmanan nüfus, göçlere rağmen.

Nerden ve ne zaman baksan yeşil, yemyeşil; havadar temiz ve bakımlı

Yalnızca Dupnisa Mağarası, Cehennem Şelaleleri, Küçük Ayasofya… bile görülmesi gereken yerler arasına sokar kentimizi.

Vize, ne size ne bize’..” diyenler olsa da. “Bize derler Vizeli, biz severiz güzeli” diyenler de az dağil… Bir de şiirim var:

İŞTE BEN O VİZELİYİM

Şimdi yok artık o Vizeli çınarlar

Surlar yıkılmış tarih bakımsız

Duymadım ama o incecik çalar

Hisar Tepe’de kemanlar

İşte o ben Vizeliyim

İzlerim silinse de gidip görmeliyim

Ağabeyimin evinde bir ağaç vişne

Her yaz beni bekler

Kırmızıya renklenirdi her gidişimde

Karşılardı yeşil yeşil her geleni

Kim çözecek bu rüzgarlı esini

Gurbette şiir döktüren

Bir Vize’li (mi?) kız eli mi?

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.